Uyanış

6 0 0
                                    

Göz kapaklarımı hafifçe aralayarak, gözlerimi açtım. Yoksa açtım mı sanıyordum? Neden görmüyordum  her sabah gördüğüm eskimiş sarı tavanı? Uyanmış mıydım, uyanacak mıydım? Ah, şimdi hatırladım! Bundan iki yıl önce taarruz savaşında  gözlerime şarapnel parçaları girdiği için görme yetimi kaybetmiştim. Buna alışmam gerekiyordu. Bu durumu kabullenmek için çok uzun zaman gerekti. Psikoloğa bile başvurmuştum.
Benden görmemenin nasıl hissettirdiğini anlatmamı istemişti. Ona verdiğim cevap ise  oldukça ilgisini çekmişti. Ona söylediğim şey: "Dört tarafı simsiyah duvarla kaplı bir odada radyo dinlemek gibi"oldu. Psikoloğuma anlatmadığım, şeyler de vardı tabi. Mesela korkmuş bir çocuk gibi hayal alemlerine, rüyalara nasıl  sığındığımı...

Her şey gökyüzünün siyahı ve gri renginin karışımı gibiydi. Ben doğuştan kör olmadığım için yorum yapabiliyorum ancak doğuştan körler ne diyebilirlerdi? Onlar için tek renk benim şu an gördüğüm müydü? Onlara kırmızının ilgi çekiciliğini, beyazın iç açıcılığı nasıl anlatabilinirdi? Ben belki şu an görmüyordum ama onlardan şanslı olduğum kesindi. Onlar rüyalarda bile göremezken, ben en azından rüyalarda kendimi bulabiliyorum. Sürekli rüya görmeyi istiyorum. Rüyalarda yapabileceklerimi  geliştirerek daha da hayatıma can katıyordum. Rüyada olduğumun farkına varıp rüya içinde istediğimi, yapabiliyordum. İstersem gökyüzünde bulutlar içinde beyaz bir güvercin gibi kanatlarımı çırpar, istersem  hiç kimsenin bilmediği çayırlarda sabaha kadar en sevdiğim şarkıları muhteşem bir ezgiyle söyleyebilirdim. Rüyalarda olanak sınırı yoktu. Bazen beni o kadar çok  mutlu ediyordu ki sürekli uyuyup rüya görmek istiyordum. Kendimi hayattan soyutlamak, gerçek hayattan uzaklaşmak, görebilmek istiyordum. Rüyalar benim için çayın şekeri gibiydi ve ben şekeri çok severdim.

Uyanış Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin