İZMİR KO(R)KUSU

9 1 0
                                    

*eski bölümden*

  Kahretsin! Rüyada değildim, İzmirdeydim!

*şimdiki bölümden*

Etrafımda bir kaç defa döndüm. Hala bunu gerçek olabilecek olmasına inanmıyor, inanamıyor, belkide inanmak istemiyordum. Gözlerimi kapattım. Bu gerçek olamazdı. Aklım almıyordu. Son birkaç günde olanları düşündüm. 

Kapşonluları, duvarımdaki yazıyı ve bugünü. Aslında normal şartlarda bu normal gelmeliydi ama korkuyordum. Burada yalnız olmaktan korkuyordum. O an aklıma gelen şeyle yürümeyi bırakarak durdum. 

Bugün çarptığım çocuk bunun bir rüya olduğunu, rüyasını mahvettiğimi söylemişti. Sanırım onu bulmalıydım. 

Ama önce şu üstümdekilerden kurtulmalıydım. Sanırım sakin hayatıma biraz daha aksiyon girebilirdi. Rastgele bir dükkana girdim ve üstünde, ''Keep calm and elveda makarna'' yazan bir tişört ve siyah pantolon aldım. Deneme kabinine girip üstümü değiştirdim ve etiketi koparttım. 

Kabinden çıkınca da yavaşça  oradan uzaklaştım. Mağaza sahibinin beni takip ettiğini görünce de koşmaya başladım. Önüme bakmadan tabana kuvvet koşarken birden birine çarparak durmak zorunda kaldım ve kulaklarımda tanıdık bir ses yankılandı.

''Bir rüyada iki kez seni görmem normal mi?'' Eğer kaçarsam onu kaybedecektim. Kaçmazsam ise yakalanacaktım. Hızla kararımı verip onu bileğinden tutarak çekmeye başladım. Önce itiraz etse de sonra o da koşmaya başladı. Yanımda onu görmemle bir soru sorması bir oldu.

''Neden kaçıyoruz?'' 

''Soru sormada koş!'' Susarak devam etti. Mağaza sahibinin geri döndüğünü düşünerek durdum ve ona döndüm. Olanları nasıl anlatacağımı bilemiyordum. Bana meraklı gözlerle bakarken önce kendimi tanıtmam gerektiğini düşünerek elimi uzattım. 

''Gökçe'' Elime garipçe bakarken tedirginlikle elini uzattı. 

''Akay'' Ortalıkta gergin bir sessizlik oluştu. Hala bana meraklı gözlerle açıklama beklercesine bakıyordu. Sonunda açıklama gereği duydum ve konuştum. Daha doğrusu pat diye konuya girdim.

''Şey. Sanırım bu bir rüya değil.'' Bana kaşlarını çatarak baktı. Konuşmamı devam ettirdim.

''Sabah bir rüyada olduğunu ve benim bunu mahvettiğimi söylemiştin. Bende bir rüyada olduğumu düşünüyordum. Sanırım iki kişi aynı rüyada olamaz değil mi?'' Bana hak verircesine baktı.

''Herhangi garip bir şey olmuş muydu?'' Ne demek istediğin anlamak istercesine durdum. Daha sonra ise cevap verdim. 

''Sadece bir grup kapşonlu genç ve duvarımdaki yazı. Bir de bu sanırım'' mırıldandı. Bu şey çok tanıdık gelmişti. Cümlesinin devamını getirdim.

''Doğru kuklayı bul...''

''...Çünki uzun sürmeyecek'' Aynı yazının onda da olmasına şaşırmalı veya korkmalı mıydım bilmiyordum ama şu yaşadıklarımdan sonra garip gelmemişti açıkcası. Beynim hala olanları anlamamakda direniyordu. Aklım bir türlü almıyordu. Belkide sadece ben anlamak istemiyordum ama doğru olan şuydu ki biri bize bir oyun oynuyordu. Büyük bir oyun oynuyordu ve bu oyunun içerisinde iki kişi kısılıp kalmıştık. Elimizde ise ne bir kullanım klavuzu ne de bir hamle hakkı vardı. Fazla geç sayılmazdı değil mi? Sonuç olarak oyun yeni başlamıştı ve bizim hala burada neler döndüğünü anlayabilmek için vaktimiz vardı. Ne yapacağımı bilemez bir şekilde derin bir nefes alıp verdim ve adının Akay olduğunu öğrendiğim gence döndüm.

''Sanırım bu oyundan kurtulmak için beraber çalışmalıyız.'' Başıyla beni onayladı ve elini hızla saçlarının arasından geçirdi. 

''Eee. Şimdi ne yapıyoruz kaptan?''

DOĞRU KUKLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin