💰1. BÖLÜM🚬

29 2 1
                                    

Gözüme kestirdiğim kuyumcuya emin adımlarla ilerlerken hem yapacağım büyük vurgunu hem de bundan sonra hayatıma nasıl devam etmem gerektiğini düşünüyordum.

Tabi ki mesleğimi bırakmayacaktım. Çünkü ben sadece aksiyon istediği için savaşa katılan şövalyeler gibiydim. Sadece geçinmek için değil zevk için bir şeyler çalardım. Hatta eğlence olsun diye milyonlar çalıp onca polisi peşime bile takmıştım.

Yaptığım tarafsızlıklar aklıma gelince ister istemez gülümsedim. "Yaramazlık" diyorum. Çünkü bunlar benim için sadece bir eğlence aracıydı.

   Elimi terleten deri maskemi üzerimdeki kota sürdükyen sonra uzun saçlarımı arkaya savurdum ve deri maskemi yüzüme geçirdim.

İşte şimdi hazırdım.

Siyah postallarımın sokakta çıkarttığı sesleri arkamda bırakarak hızla yürümeye başladım.

Karşımda her şeyden habersiz rutin olarak saydığı günlerden birini yaşayacağını düşününen kuyumcu belki de şu an keyif kahvesini höpürdeten amcanın ya da zengin herifin tekiydi. Öyle ki büyük ve altın renkli tabelası 10 kilometre öteden dikkat bile çekebilirdi.

Pantolonumun içine sıkıştırdığım silahımı son kez kontrol ettikten sonra hızla dükkanın içine girdim. Kapının üzerinde duran zilin sesiyle elimdeki silahı ona doğrulttum ama o önündeki işle fazla haşır neşir göründüğü için sanırım içeri giren beni farketmemişti.

Kel olmasa da fazla saçı olmayan 50-55 yaşlarında adam elindeki hesap makinesiyle önündeki kağıda bir şeyler yazıp karalıyor, bir yandan da elindeki telefonla karşısındakine laf anlatmaya çalışıyordu.

Kapı kapanmadığı için benden bir tekme yediğinde nihayet karşımdaki moruk da bana bakma zahmetine girişti. Kulağındaki telefonu yavaş yavaş indirirken gözleri elimdeki silaha kayınca yorgun bakan gözleri anında büyüdü.

Şaşkınlıktan masaya düşen telefonu almaya yeltendiğinde siyah ojeli parmaklarımın arasında tuttuğum silahı doğruca kafasına tuttum.

"Elindeki telefonu bırak ve ben de beynini patlatmaktan vazgeçeyim!"

Korkarak telefonu yerine bıraktığını gördüğümde "Aferin çabuk öğreniyorsun." dedim hafif alay kokan sesimle.

Sol elimde tuttuğum siyah torbayı eline tutuşturduktan sonra "İşime yarayacak bir şeyler koyarsan inan senin için daha iyi olur." dedim sinsice gülümseyerek.

"T-tamam yeter ki bana zarar verme."

Söyledikleri dudaklarımın arasına küstah gülümsememi yerleştirirken "Aman benim çoluğum çocuğum var." ayaklarına bağlasaydı direk beynini dağıtacağımı biliyordum. İşini bitirmesini beklemeyerek cebimden çıkarttığım bir dal sigarayı hala yukarı kıvrık olan dudaklarıma koydum.

Her soygunum gibi bunu da oldukça rahat bir şekilde bitirmeyi düşünüyordum. Zaten ben normal bir hırsıza göre oldukça soğukkanlı ve sakindim. Bu rahatlığımda önceki tecrübelerimin de yeri oldukça fazlaydı. Bir acemi gibi hiçbir zaman titremezdim. Heyecanlı hallerim beni yıllar önce terk etmişti.

Yanımda titreyerek altınları torbaya koyan zavallı adama gözlerim kaydığında tecrübeli bir vampirin avladığı kurbanının kanını keyifle içmesi gibi içime bir rahatlama doldu.

Hala dudaklarımın esareti altında olan sigaramı yakmak için ceplerimi yoklarken üzerime aldığım deri ceketin iç cebinde olduğunu hatırlayıp iç çektim.

İnce parmaklarım yardımıyla çakmağı ceketimden çekip özgürlüğüne kavuşturduktan sonra artık dişlerimle ezmeye başladığım sigarama götürecekken duyduğum siren sesiyle olduğum yere mıhlandım.

Hızla önümdeki tezgaha atıldığımda kuyumcunun şaşırmış bakışlarına aldırmadan elinde tuttuğu torbayı kaptım. Daha fazla dikkat çekmemek için hızlı adımlarla yürürken yüzümdeki maskeyle ne kadar dikkat çekmediğim gerçekten merak konusuydu.

"Dikkate çekmemenin canı cehenneme!"diyerek peşimden kovalayan varmış gibi dışarda beni hazır bekleyen Cankuş'a doğru koşarken bu arada etrafı kolaçan ediyordum. Siren seslerini ensemde duymaya başladığımda alelacele arabama bindim.

Beynimde beni kimin ihbar ettiğini sorgularken bir yandan da antika arabamı çalıştırmaya çalışıyordum. Ben arabayı çalıştırmaya çalışırken "Lanet olsun. Bir kere de çalışarak beni şaşırt be Cankuş." diye söyleniyordum.

Ben homurdanırken yanımdan gelen sesle maskemi çıkarmadığım yüzümü kapının olduğu yöne çevirdim.

Ahh!! Gözlerim büyürken yanımda maskeli bir adet 'hırsız' elindeki çantayı az önce altın dolu torbanın yanına bıraktığında resmen dondum kaldım. Arabadaki hırsız -büyük ihtimalle koştuğundan- derin derin soluklanırken ben ise yaşadığım ironik olayı düşünüyordum.

Gerçekten merak ettiğim soru bir hırsızın arabasına bir hırsızın binme ihtimalinin yüzde kaç olduğuydu?

AYDINLIK HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin