💰2.BÖLÜM 🔫

20 2 0
                                    

"Siktir!"

Farkında olmadan ettiğim küfürle yanımda oturan adamın bal rengi gözleri yeşil gözlerimi anında esareti altına aldı.

Kızaran dudaklarından gergin olduğu belliydi.
"Ne dedin sen?" Ve bu sesine de yansımıştı.

Sorduğu soruyla dudaklarımı ısırdım.Ben de bu soruyu kendime soruyordum. Arabama bir hırsız biniyor ve ben küfür mü ediyorum? İnanılacak gibi değil. 10 dakika önceki bana göre şu an bu adamı arabamdan def etmem gerekiyordu değil mi?

Ama gözleri...
Bana o dakika konuşmayı unutturmuş aklımdaki sözcükler dilimin ucundan uçup gitmişti.

Beynim kendime gelmemi söylerken ağzım açık güzel gözlü hırsıza büyülenmişçesine bakıyordum. Bir yandan da biraz daha böyle bakarsam The Walking Dead dizisinden fırlayacak zombileri gelip beynimi yemeleri için yalvaracaktım. Şu an gerçekten berbat bir haldeydim.

Birden gözümün önüne gelen yabancının eliyle irkildim. Bu beni -en azından şimdilik- kendime getirmişti.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen?" diyerek hala önümden çekmediği eline hızlıca vurdum.

Yaptığım hareketle çenesi hafif seyirirken "Şu siktiğim külüstürü çalıştıracak mısın artık? Enselenmeden gitsek diyorum." dedi küçümser bir şekilde.

Bu adamdaki egonun kaynağı hangi cehennemden geliyordu?

Dediği şeyi ve altında arabama karşı olan imayı duymazdan gelip cevap verdim.

"Gitsek derken? Ne ara çoğul konuşacak kadar samimi olduk acaba? Ah yapma ama arabama binen bir hırsıza neden yardım edeyim ki? Bu cümlelerin gözlerimi yaşatmaktan başka bir işe yaramıyor."

Yeşilçam filmlerini aratmaya mimiklerimle yaptığım aşağılayıcı konuşmadan sonra yüzüme seri katil ifadesini takınıp "hemen arabamdan inmezsen seni, peşine taktığın polislere kendi ellerimle teslim etmekten çekinmem." dedim.

Tamam. Sanırım az önce  aptallık kotamı bir hırsıza karşı doldurmuştum.

"Bak sen. Sanırım az önce yaptıklarını unuttun. En son zavallı bir kuyumcunun dükkanını soyduğunu hatırlıyorum." Tekrar küçümseyici bakışları altında devam etti "balık hafızalı olduğun konusunda şüphelerim var. Buradan yüzüne taktığın maske kadar yalan duruyor söylediklerin."

Bilinçaltımdaki küçük kız "Gerçekten haklı." diyerek tarafını belirttiğinde kafayı yemek üzereydim.

"Ne yani seni şikayet edemeyeceğimi mi söylüyorsun bana. İnanılmaz." dedim gerçekten ona inanmadığımı belli eden sesemle.

"Evet tezimi kanıtlamış oluyorsun. Her zamanki gibi yine yanılmamışım." dedi rahatça deri koltuğa daha fazla yayılırken.

Anlamadığımı belli etmek için tek kaşımı kaldırıp yüzüne anlamsızca baktım.

Öyle baktığımı görünce açıklamak için kalın dudaklarını araladı "Balık hafızalısın."

Cevap vermek için hamle yaptığımda ikinci kez duyduğum sirenle ayağımı gaz pedalına koyup olağan gücümle bastım. Şimdiye kadar neredeydi şu lanet polisler.

İkimiz de hala maskelerimizi çıkarmamıştık ve çıt çıkmıyordu. Elimi radyoya götürüp herhangi  bir kanalı ayarladığımda arabanın içi Justin Timberlake'in sesiyle doldu.

Ah şansa bak. Galiba aptallık dışında bu günlük aksiyon kotamı da doldurmuştum.

Sonunda kaçıncı kez atlattığımı bilmediğim polislerden kurtulduğum için rahatlamıştım. Bir yabancının yanında rahat hissedip hissetmemem gerektiğini bilmediğim için işi oluruna bıraktım ve bilmediğim ara sokaktan bir tanesine girdim.

Gökyüzünü örten siyah perde, bana akşam olduğunun haberini verirken gökteki yıldızlar bana arabanın farını yakmaya gerek duyurmuyordu.

İçki şişelerinin çoğunlukta olduğu çöp yığınının biraz gerisinde arabamı durdurup yüzümü ellerimin altındaki direksiyona gömdüm.

Yüzümde, sırf yanımdaki hırsız yüzünden çıkarmadığım maskem alnımda ter birikmesine neden olmuştu ve bu da maskeyi çıkarma istediğimi daha çok körüklüyordu.

Ama bu düşünceyi aklımdan uzaklaştırdım. Keza maskeyi yanımdakine aldırmadan çıkartacaktım.

Başımı soktuğum yerden kaldırıp bu sefer de arabanın tavanına bakmaya başladım. Aramızdaki bu sessiz alfabe nedense hoşuma gitmemişti. Ve -arabama hırsız olduğunu bildiğim halde hala atmadığım-  bu adam da konuşmaktan bi haberdi.

Onun konuşmasını beklemeyi aptallık sayarak aramızdaki sessizliğe bir son verdim.

"Senin hikayen ne?"

Sorduğum saçma sorudan sonra birazcık huzursuz hissetsem de verdiği cevabı beklemek adına gözlerimi yüzüne diktim. Siyah maskesinin sakladığı yüzüne...

Bir iç çektikten sonra ağır ağır kafasını bana çevirdi ve gözlerime bakmadan arkamda bir noktaya dikti bakışlarını.

"Her insanın bir hikayesi olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun küçük hırsız. Bazı insanlar  hikayesini kendisinin, bazılarıysa tanrının yazdığını sanarlar.Tekrar derin bir nefes alıp bu sefer beni buldu bakışları. Kaşlarını çatmıştı. "sanırım ben her ikisinin de ortasındayım. Sınırda. Çünkü benim ne yaşadıklarımla süsleyeceğim bir kalemim ne de kalemime mürekkep olacak yaşanmışlığım var. Yani anlayacağın benim bir hikayem yok."

Gözlerini tekrar karanlığa uzayıp giden yola diktiğinde apar topar bindiği için henüz incelenmeye fırsat bulamadığımı fark ettim. Yüzünde maske olduğu için sadece bal rengi gözlerine takıldı gözlerim.

Bakışlarım aşağı doğru kayarken tamamıyla siyah giyindiğini fark ettim. Ne gariptir ki ben de siyah giyinmiştim ve fazlasıyla uyumlu duruyorduk.

Uzaktan bakıldığında soygun  yapmış hırsızlar gibi değil de herkese korku salan iki sevgili gibiydik. Belki daha adını bile bilmediğim bir hırsız hakkında böyle düşünmem yanlıştı ama ben böyleydim.

İnsanları yargılamaz sadece düşünürdüm. Çünkü insanları böyle daha iyi tanırdım...

Arsızca onu izlediğimi görünce belki de takıldığı kızlardan bir farkım olmadığını düşünüyordu ama umurumda değildi. Çünkü şimdi çok merak ettiğim yüzünü görebilmek için ne yapabileceklerimi beynim otomatik olarak sıralarken yalnızca maskesini çıkarabilmeye odaklanmıştım.

Acaba maskesinin altında nasıl bir yüz saklıyordu. Yakışıklı mıydı, değil miydi?

Sarışın mı, esmer mi?
Sakalı var mıydı yoksa her gün tıraş olanlardan mıydı?

Ben bunları aklımdan hızlıca geçirirken bunları öğrenmenin tek yolunun maskesini çıkartmak olduğunu hatırladım.

Delici bakışlarımı üzerinden çektiğimde üçüncü kez rahatlamış gibi derinden bir nefes aldı.

"Beni incelen bittiyse, pahalı ve- büyük ihtimalle çaldığı- saatine bakıp "benim gitme vaktim. Belki başka bir soygunda görüşürüz." dedi ve yürümeye başladı.

Yüzünü göremediğim için üzülmeye fırsat kalmadan arabanın önünden geçti ve maskesini çıkarttıktan sonra kapişonunu kafasına geçirdi.

Kısa bir anlığına da olsa rüzgarda savrulan saçlarını gördüğümde gülümsemeden edemedim. Saçları gecenin karanlığında pek belli olmada da bir anlık görmüştüm işte.

Uzayan yolla birlikte karanlıkta kaybolurken ben de maskemi çıkarttım ve yerden yapış yapış olan saçlarımı yüzümden çektim ve torpido gözünden temiz bir mendil bulup yüzümü sildim.

Yaşadığım bu saçma olayı unutmaya karar verip, eve dönmeye karar verdim.

Kim bilir belki de başka bir soygunda yollarımız çatışacaktı...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 01, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AYDINLIK HIRSIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin