**Adı UMUT olsun bu planın**

193 27 114
                                    

****

Uzun uzun yazmak, romanlaştırmak istediğim ama yoğunlaşacak vaktimin olmadığı bir kurgu.

İki üç yıl önce bir yarışma için yazmıştım. (kazanamadım ^^)

Üzerinde yapılması gereken çok değişiklik var, özenerek yazdığım bir hikaye değil ama bu düşte kurulmuş bağları, burada yaşayan karakterleri de çok seviyorum.

Sizin de sevmeniz dileğiyle.

****




"Lan size sessiz olun demedim mi?!"

"Baba..."

Suratına yediği okkalı tokat ile yüz üstü yere kapaklandı. Eskimiş evin tahta zemini avuç içlerini yırtmış, yanağındaki keskin sızı tüm vücudunu titretmişti. Elinin tersi ile dudaklarına değen kanı sildiği gibi ayağa fırladı. Gözü dünmüş zil zurna adam gırtlağına yapıştı çocuğun.

"Ne dedim lan ben size?!"

Ellerini babasının kollarına doladı. Sıktığı dişleri arasından hırıltılarla bir kaç yudum nefes anca çekebilse de o lanet kokuyu hala alabiliyordu. Yanaklarından süzülen yaşlar çenesine kadar hızla ilerleyip mosmor olmuş çehresinden babasının bileklerine damlıyordu. Duvara doğru savrulurken gözleri çoktan kararmış, çarpıp yere düşüşünün çoğunu hissetmemişti. Adam yerde böğürtülerle kıvranan çocuğu tekmelerken bile kölesi olduğu şişesini elinden düşürmüyordu. O pis, iğrenç adam bir ara zıkkımlanmak için durunca tekrar ayağa fırladı bizimkisi. Sokağa atılmış yavru bir köpek gibi titriyordu göz bebekleri. Morluklarına morluklar, şişliklerine şişlikler eklenmişti yine bu akşam, ama kalkmaya devam ediyordu. Devam da edecekti çünkü biliyordu ki ona gelmeyen her tokat, her yumruk, her tekme sırtı arkasında sessiz sessiz ağlayan annesini bulacaktı. Buradan bir adım daha ilerlemesine izin vermeyecek, o kirli ellerin kendisini geçmesine asla müsaade etmeyecekti. Dibini bulduğu şişeyi duvara fırlattı, patlayan cam korkusuna korku katmıştı. Burnunu çekti, dişlerini sıktı, kollarını kafasının etrafına doladı. Acıyacaktı biliyordu, yine çok acıyacaktı.

Serin serin esen rüzgar kiremitleri yalıyordu. Ufak bir üşüme ara ara titretse de umursamıyor, bunu hep binlerce yıldızın altında olmanın ücreti gibi düşünüyordu. Bir anda hışırdayan yapraklarla başını çevirdi. Hemen sonra dalın birinden çatıya atlayan, bir kedi misali sessiz sessiz ona doğru adımlayan karartı güldürdü yüzünü.

"Ne zamandır gözükmüyordun." dedi çocuk yattığı yerden hafifçe doğrularak.

"Özlettin kendini."

Sonunda karartı ulaşmıştı yanına, açtı üzerindeki giysinin kapüşonunu. Onun da yüzünde bir gülümseme vardı. Bir süre bakıştılar. Bu da özlem gidermenin bir yoluydu.

"Kusura bakma gözlüklü, yolum düşmedi hiç."

Biraz nefeslendikten sonra gözünü aydan ve yıldızlardan başka hiçbir şeyin aydınlatmadığı gecede dostunun üzerinde biraz gezindirdi. Yer yer morarmış kollarını görünce yüzündeki o vuslat kırılıvermişti.

"Seninki içmiş yine..."

"Boş ver şimdi onu, aç mısın? Yapayım mı her zamankinden?"

DÜŞLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin