Kendimi kaptırmamaya çalıştığım çocukça, yakışıksız bir huyumuz vardır.Dertlerimizle dostlarımızı acındırmak, kendimize vah vah dedirtmek.Başımıza gelenleri büyütür, şişirir, karşımızdakini ağlatmak isteriz, neredeyse.Başkalarını kendi dertleri karşısında sogukkanlı gördük mü överiz ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılırız, kızarız.Dertlerimizi anlamaları yetmez, yanıp yakınmalarını isteriz.
Oysaki insan, sevincini büyüterek anlatmalı, üzüntüsünü ise ayni şekilde küçülterek.Kendini yok yere acındıran gerçekten dertli olunca acınmamayı hak eder.Durmadan vahlanan kişi vahlanılmaz olur. Kendini canlıyken ölü göstereni, ölü iken canli gösterebilir herkes. Öylelerini gördüm ki eş dost kendilerini gürbüz, keyifli görecek diye ödleri kopar, iyileşmiş sanılmamak için gülmelerini tutardı. Sağlık, kimseyi acındırmadığı için, nefret ettikleri bir şey olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dile Getiremediklerim
RandomGerçeği söyleme çabamdır belki.Belkide verebildiğim tek şey boşluktur ; ama ben bir şekilde bu boşluğu görüyorsam, en dürüst tutum bunu itiraf etmem olacaktır. Ben sözcüklerin çağrısını hissediyorum. Bundan fazla birşey vaat edemem, sözcükler bana...