"Hocam! Neden bu kadar umutsuz konuşuyorsunuz? Ben bildiğime göre bunu siz daha iyi biliyorsunuz! Bu kızın bir şansı var!"
Gözlüklerini gözünden çıkarıp önündeki masaya bırakan adam sıkıntıyla ensesini sıvazladı. O da biliyordu bir ihtimali olduğunu ama çok çok düşük bir ihtimal. Ayrıca o tedaviyi kaldırmak öyle her yiğidin harcı değildi. Ve az önce çıkan kısa saçları ensesinde gelişigüzel dağılan o kadının ne bu tedaviyi kaldıracak psikolojisi vardı, ne de bütçesi.
Doktorlar bazen çok yönlü düşünmek zorundaydı. Yanında dikilen bu yeniyetme ise boş bir idealistlikten başka bir şey yapmıyordu.
"Bak, Harehan. Evet bu hastalığın bir tedavisi var ama yüzde yüz sonuç vermediğini iyi biliyorsun. O kızın bu tedaviyi kaldıracak bir bütçesi yok. Küçük bir birikimle olacak bir işten bahsetmiyoruz. İki sene Amerika'da yaşayacak. Bu öyle kolay atlatılacak bir şey değil. Biz doktoruz Harehan! Bunu kabullenmek zorundasın. Elimizin değdiği herkesi iyileştiremeyiz. Bazılarına, tıpkı az önceki gibi, gerçeği göstermek ve bu durumu olabildiğince kolay kabullenmesini sağlamak zorundayız."
Konuşmanın bittiğini belirtmek istercesine çıkarıp attığı gözlükleri yeniden burnunun üzerinde sabitledi ve önünde açık bulunan laptopa döndü. Bilmem kaçıncı makalesini yazmak az önce odadadan süklüm püklüm çıkan o kızdan çok daha önemliydi.
Harehan Koral önünde sakin bir şekilde oturan adama baktı. Stajını yakmaya hiç hevesli değildi. Bu yüzden zar zor çenesini kapatıp pencereye döndü.
Nefes Kara.
Kadın üzerindeki ince hırkanın kollarını çekip yüzüne götürürken muhtemelen akan gözyaşını kuruluyordu. Harehan bir kez daha derin bir nefes aldı. Nedense bu kıza aşırı bir yakınlık hissediyordu ve bu duygusuz profesör yüzünden o kızı hayatta en çok istediği şeyden mahrum bırakmayacaktı.
Zorla olduğu belli olan bir şekilde boğazını temizlediğinde adam gözlerini ekrandan ayırıp kendisine çevirdi. Harehan mavi gözlerini kırpıştırarak sevimli olduğunu umduğu bir bakış attı ve odadan çıkmak için tutunduğu o ihtimali söyleyiverdi.
"Hocam, gece nöbetteydim ve başım çok ağrıyor. İzninizle ben bir yarım saat kahve molası versem?"
Profesör gözlerini kısıp bir süre baktıktan sonra önündeki şeyin ne kadar önemli olduğu hatırlamış olacak başını sallayıp eliyle kapıyı gösterdi ve aceleyle önündeki bilgisayara geri döndü.
Harehan hızlı adımlarla odadan çıkıp uzun koridoru yürüdü. Asansöre vardığında en üst katta olduğunu görünce öfkeyle soluyup merdivenlere yöneldi. Neredeyse koşarak indiği merdivenler boyunca bu kıza neden yardım etmek istediğini düşünüp duruyordu.
Harehan, kardeşinin aksine insanlarla kolay iletişim kurabilen bir tip değildi. Etrafındaki insanlar onu hep annesine benzetirlerdi bu yüzden. Harehan'ın da bunu sorguladığı pek çok zaman olmuştu. Gerçekten Duru Koral gibi o da etrafında gereksiz bir insan topluluğuna tahammül edemiyordu. Hatta itiraf etmesi gerekirse, eğer becerilirse Nefes onun ilk kız arkadaşı olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi'ihtimal
General FictionNefes başını iki yana sallayıp arkasına yaslandı. İçki içmemişti ama içmiş gibi yaptığı bir gece geçirmişti. "Hadisene be! Soğutma! Bana bütün detayları anlatacaksın. Yarın da hemen bana geleceksin bir kan tahlili yapalım bakalım aşılama sırasında...