Kendimi bildim bileli sevgili konusuna hiç sıcak bakmamışımdır. Çünkü biliyorum ki ayrıldığımızda, herşey bittiğinde çok canım yanacak. Pişman olucam. Neden mi bu kadar eminim? Çevremdeki hiçbir arkdaşım ayrıldıktan sonra en az 1 ay kendini toparlayamadı. Bende bundan korkuyorum. Ya da daha önce hiç aşık olmadığım için böyle düşünüyorum.
Uyandım. Allah'ım lütfen saat 6.00 değildir. Lütfen... Veee evet. Saat daha 4!!! Uyanmama tam 2 saat var heyoo!! Hadi Deren... Uyu yavrum. Kendime böyle hitap etmem çok hoşuma gidiyor. Kendimi özel hissettiriyor. Galiba bana hiç iltifat eden olmadığı için. Tuhaf ama sıradan. Her ilgi bekleyen kız böyle yapar. Değil mi?
Kulaklarım... Dayanamayacak galiba. Uyanıp şu iğrenç alarmı kapatmam lazım.
Uykulu gözlerle ayrılıyorum her sabah olduğu gibi ilk sevgilimden. Sıcacık uyumuştum kollarında. Her gece rüyalarıma ortak olan sevgilim. Gece yine beraberiz. Bekle beni sıcacık yatağım...
Gardırop kapağının tiksindirici sesiyle tekrardan iğrendim sabah uyanmaktan. Okul üniformam ile başladık yine yeni bir sabaha. Ellerime aldım. Havaya kaldırıp biraz sobhet ettim.
"Günaydın. Bu sabah da beraberiz."
Hemen üstüme geçirdim üniformamı.
"Canım karnım her sabah olduğu gibi keman dinletine tekrar başlamazsan sevinirim. Sürekli aynı melodiden sıkıldım. Biraz hareketli parçalar isterim senden. Merak etme birazdan günün en sevdiğim bölümüne geçicez. Evet sütlü mısır gevreği. İsterseniz mutfağa geçelim. Ne dersiniz?"
Bu arada annem uyandı. Köpekli pijamalarıyla çok tatlı gözüküyor. Her zamanki gibi.
"Gü-nay-dıııın. Yok mu zeki kızına bi öpücük?"
Bunu demem annemi çok sinir ediyor. Neden bilmiyorum. Hemen yanağımı uzattım. İki eliyle zekiliğimin kaynağı beynimin korumasını tutup dudaklarına götürdü. Bi yanağıma ufak bi öpücük kondurdu.
"Yine o tatlı şeyi mi yiyosun sen?"
O tatlı şey dediği mısır gevreği. Pek sevmez kraliçe hazretleri onu.
"Evet anne. Sabah sabah bunu seviyorum. İyi geliyor bana."
Yüzümde kocaman gülümseme. Evet. İşte bu. Cici kız kılığı? Evet hazır bebeğim.
Okula geldiğimde neredeyse tüm sınıf gelmişti. Hemen yerime geçtim. Sıla? Yok muydu? Gelmedi mi? Arasam? Belki hastadır. Açmayabilir. Rahatsız etmek istemem. Ama hasta olsa bana mutlaka haber verirdi. En iyisi bizimkilere sormak.
"Günaydın"
"Günaydın Kıvırcık Marul'um"
Arkamdan Sıla'nın sesi. İşte gelmişti. Çok korktum hasta olmuştur diye. Abarttım galiba. Olsun. Kaç yıllık arkadaşım. Değer biriciğime. Ben 'günaydın' bile diyemeden ilk dersin öğretmeni geldi. Ayşegül Hoca. Her zamanki gibi üstüne parfüm şişesini boşaltmıştı. Yürüyen parfüm dükkanı... Her sınıfta vardır böyle birisi. Bizimde var. Tumblr olmaya çalışan Deniz. Sabah sabah midem bulanıyor onun yüzünden. Bir de Ayşegül Hoca... Sabah sabah işkence. 'Üzgünüm mideciğim.'
Derste Sıla ile hiç konuşmadık. Çünkü ciddi bir konu. Ve karmaşık. Teneffüs zili çaldığında elim hemen çantamın ön gözüne gitti. Bir dakika. Telefonum? Hayır. Unutmuş olamam değil mi?
"Sıla"
"Efendim"
"Yok"
"Ne yok?"
"Telefonum"
"Bişey olmaz. Abartma. Eve gidince kavuşursun. Şey... kantine mi gitsek? Ben yine sabah bişeyler yemedim de."
"Olur. Ben ceketimi alıcam. Ceketini alayım mı?"
"Çok iyi olur. Yoksa donacağım"
Minnak bir gülüşme ve kantine. Hazır mısın? Biz geliyoruz Kantin Bey!!
Sıla'nın aldığı 2 poğaça ve 3 ayran ile sınıfa gidiyoruz. Bu kızı beslemiyolar galiba...
"Sıla seni beslemiyolar mı?"
"Okulda yemek daha zevkli."
"Bugün Simay gelmedi."
"Farkettim. Neden acaba?"
"Geliyor.
Yine bir Simay klasiği. Geç kalmak. Kollarımı açıp 'yumuş' yapmamızı bekledim.
"Yumuş?"
"Yumuuuuuuş"
Zekiliğimi borçladığım dünya harikası beynimin korumasında büyük bir ağrı var. Huhuuuu dünya dönüyoooo.
Gözümü açtığımda hastanedeydim. Minnoş beynim adeta içeride mehter takımı kurmuş. Tamam. Yeter bu kadar. Orası bunlar için uygun yer değil. Bir dakika. Bana ne oldu? Basketbol sahasında yapılan bir 'yumuş' ne kadar tehlikeli olabilir ki? Hastane odasının tavanından gözümü ayırdığımda yanımda Metehan, Sıla, Simay ve kraliçemle biricik kocası vardı. Bu sırık Mete neden burada? Metehan demeye üşenirim. Hep Mete derim. O da alıştı zaten.
"N'oldu bana?" Yerimden doğrulmaya çalıştım. Ama ne fayda... Her hareketimde mehter takımı canlanıyor.
"En son ne hatırlıyorsun?" Bu kim be? He doktor galiba. Kıvırcık saçlı biri. Emirhan gibi. Kıvırcık kafa seni.
"En son Simay'la yumuş yani sarılıyoduk. Gerisi yok." Bi elinde defter. Diğer elini kalbine götürüp "çok şükür" dedi.
"İyi de ne oldu bana?"
"Simayla yumuş yaparken Mete'nin basketbol topu kafana gelmiş Deren" kraliçem dediğine göre doğrudur.
"İyi de size kim dedi kafasına mehter takımı koyalım diye? Ölüyorum burda." Kıvırcık doktorun minik kahkahasıyla odadaki herkes gülüşmeye başladı.
"O mehter takımını Metehan koydu Derenciğim. Dedi ya annen. Basketbol topu gelmiş kafana. Sende bayılmışsın. Hemen hastaneye getirdiler seni. Hafıza kaybın olacak diye çok korktuk. Baya hızlı gelmiş ki bayılmışsın. Ama ciddi bişeyin yok. Fakat bu gece burada kalıcaksın."
"İzninizle gözlerimi kapatıp mehter takımıyla konuşacağım. İki işi birden yapamam." Kafamı pencere tarafına döndürdüm. Dışarısı ne kadar da güzel... Masmavi gökyüzünün arasında hareket eden siyah noktalar. Ve muhteşem mehter takımı. Uyumalıyım... "Hastamız haklı. Dinlenmesi lazım." Teşekkürler Bay Kıvırcık.
Kapı sesiyle uyandım. İçeriye rehber öğretmenimiz girmişti. Serkan Hoca... Her zaman yanımızda olan, şuana kadar ki en iyi rehber öğretmenim. İyi ki varsınız...
"Derenciğim korkuttun bizi."
İlgi göstermeyin bana. Alışık değilim.
"Endişelenmeyin hocam. Ben iyiyim. İyiyim de... ne bu telaş?" Sanki 3882829101 yerimden bıçaklayıp bağırsaklarımı düğümleyip gözlerimi kaşıkla çıkartıp içine krema koyup burun deliklerime soktular. Endişeleniyorum.
"Ne kadar senin öğretmeninde olsam, hepiniz benim evladım gibisiniz. Kim olsa merak ederdim." başımı okşamaya başladı. Arkadan duygusal bi müzik? Evet. Ağlayalım mı gençler? İnsan mıyız?
Sevgililer gibi bakışmamızın ardından pat diye kapı açıldı. Euzübillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. O neydi gız? Sorun yok. Bizim sınıfmış. "Ödüm koptu. Hastaneyi ayağa kaldırmanıza gerek yoktu. Hem ben neden hala hastanedeyim? Bişeyim yok benim" hepsi birden konuşmaya başladı. Hay diliniz düğümlensin bi susun. "Şşş gençler, sessiz. Nerde olduğumuzu unutmayın. Ayrıca doktorla konuştum. 1-2 saate çıkacaksın. İşte bu. This is halay time!! Tamam. Çokta şey yapmayalım.
"O zaman 1-2 saat daha dinleneyim. Yarın zaten raporum olsa bile okula geleceğim. Evde sıkıntıdan ölürüm ben." Bizimkilerden göremediğim en arkadaki kıvırcık dokyor geldi. Adı Bilal'miş. Kraliçe dedi. "Nasılsın Deren? Daha iyi misin?" İlgi istemiyorum. İs-te-mi-yo-rum.
"Yarın okula gidecek kadar iyiyim" yalan gülümseme? Nerdesin? Stokta kalmamış. Akrabalarımız yüzünden bitti hepsi. Depolamam lazım.
"Benim tavsiyem evde kalıp dinlenmen yönünde. Fakat kendini yormayıp, daha iyi hissedeceksen elbette gidebilirsin. Ama kendini yormaman gerek." Duyan ameliyat oldum sanıcak. Ya sabır!
"Yok yok. Dikkat ederim ben. Dimi anne?" Yatağımın başında duran, neredeyse tüm gün sessiz kalan annem ikinci defa konuştu.
"Merak etmeyin Bilal Bey. Deren'in daha iyi olacağına eminim" İnanamiyöğğğğrm. Beni destekledi. Hem de böyle bir konuda. Çok teşekkürler kraliçe!
"O zaman çıkış işlemlerini hazırlayayım. Sizde toparlanın. Sonra gidebilirsiniz." Cidden ameliyat oldum sanacaklar.
Eve gelen anneannem ve babaannemin yemekleri... Allah'ım mükemmel. Daha iyiyim. Aslında iyiydim. Ama daha iyiyim. Anneannem ve babaannemin nasihatleri sonrası elime telefonumu aldım. Şarzım çok az kalmış. Gelen 14 mesaj. Hepsi 'göçmöş ölsön Döröncöğöm (geçmiş olsun Derenciğim)' üzerine olduğunu düşünerek açmadım. Kim cevap yazacak tekrar onlara?
Annem ve babam çok yorulduğu için uyanmadılar. Bende okula yürüyerek gittim. 5 dakikalık yol. Sorun olmaz. Kulağımda kulaklık yürüyorum. Müziğimi bildirim sesi bozuyo. Yine mi mesaj? '17 yeni mesaj' sabahın köründe kimse geçmiş olsun mesajı atmaz değil mi? Tempomu yavaşlatıp mesajları okumaya başladım. Kayıtsız bir numara. Kim bu?
![](https://img.wattpad.com/cover/95616949-288-k750525.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yılbaşı
ChickLitZekiliğimi borçladığım dünya harikası beynimin korumasında büyük bir ağrı var. Huhuuuu dünya dönüyoooo. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Minnoş beynim adeta içeride mehter takımı kurmuş. Tamam. Yeter bu kadar. Orası bunlar için uygun yer değil...