Araladığı pencerenin daha da uzağındaydı hissi. Yakın olmak istediği yere santimlerce uzaktı işte. Bu yüzden hiçbir zaman iyi olmamıştı matematik ile arası. Aradaki mesafeleri hesaplamayı sevmiyordu. Cümlelerini bile kimi zaman bitişik yazar boşluğa imkan tanımazdı. Yatağın bir köşesine kurulmuş beynine gelen o rahatsız edici histen kurtulmaya çalışıyordu sadece. Avuçları arasında kalan ve sesini yok etmeye çalışan eline rağmen beyni tüm fonksiyonlarını harekete geçirmiş ve belki de inadına da duymak için adımlar atıyordu. ''Kes şu lanet hissi.'' Aykırı davranmamaya çalışsa da kapanan gözleri bile her şeyi görebilecek kadar açıktı adeta. Kendisine inkar etmeye çalıştığı his tamami ile bedenini ele geçirmiş ve iki dudaklarının arasını kapalı tutarak diğer her bir hücresine itiraf etmişti aslında bu gerçeği. Elleri birden yatağa düştü. Dudaklarından çıkmamıştı cümleler daha. Pes etti. Parmak uçları artık örtüyü sıkıştırmış ve fiziksel destek almayı kendine uygun görmüştü. Duyduğu sesin puzzlenın son parçasını tamamlıyor oluşunu hissederek.
''Kai.'' Duyduğu ses bir yabancıdan ziyade içinde beliren bir hissinin katiliydi. Hislerimin katili demek isterdi ama yapamadı. Ardından tek bir ses daha belirdi. ''Kaiii.'' Daha ince ve ama uzatılan son harfin büyük bir güçle odaya dolmasını ümit ederekti belki de. Parmak uçlarını yatağın örtüsünden kurtardığında doğruldu. Nereye gideceğini bildiği halde sersemlemiş olan cılız bedenine aynadan baktı. Esmerleşen teni bir kadının hayli dikkatini çekebilirdi. İşaret parmağını dudağına bastırdı. Parmağı istemsizce kasıklarına doğru ince bir çizgi halinde indiğinde elini hızla çekerek ileriye doğru koca bir adım attı ve kapının kolunu indirerek sesinin de duyulabileceği yöne doğru seslendi.
''Bir kez olsun beni yalnız bırakamaz mısınız?'' Cümlenin doğrusunu kendisini itiraf edercesine düzeltti. 'Bir kez olsun öpüşme seanslarınızı benden gizli yapamaz mısınız?' Tek nedeni buydu. Ablasının sevgilisini kıskanmasının nedeni gerçekten buydu. Ablasını sahipleniyor ve onu başkası ile paylaşmak istemiyordu. İtiraz eden iç sesinin gökyüzü kadar derinlemesine yankı yapacağını biliyordu. Sonra diye dudaklarını birbirine bastırdı ve öylece durmaya devam etti aralanmış kapının soğuk esen hissinde.
-----
''Her zamanki gibi utangaç Kai işte bilmiyor musun bebeğim? Sen dert etme ben onunla konuşup bu konuyu halledeceğim.'' Yunhee'nin kıvrılan dudakları çoktan Soo'nun dudakları ile birleşmiş ve öpüşmeleri ıslak dudakları arasında aldığı kıvam ile ses kesici bir hal aldı. Öpüşmelerinin ses tonunu her zaman biliyordu Kai. Birkaç derin öpüşme ve sonrasında ayrılan dudaklar. Bu sefer öyle olmamıştı ama.
Soo'nun dudakları daha belirginleşerek Yunhee'nin dudaklarında kaldığında parmak uçları tişörtünden içerisi usulca girmiş ve göğüslerine kadar ilerlemişti. Soo bunu ne zaman yapsa Yunhee onun ellerini geri itiyordu. Tereddütte kalan parmakları teninde belirli bir hal aldığında ne olduğunu anlamışçasına elini tutup göğüslerine yavaşça bıraktı. Avuçları arasında kalan göğüsleri artık onun ellerinin esiriydi. Belki de bunca zamanın acısını çıkarmak istercesine baş parmağı ve işaret parmağı arasında sıkıştırarak sıktı. İnledi. Boğazında biriken soluğu bir anda bırakmak istercesine. Boş duvarlara yansıdı sesinin en derin baskısı. Gözleri karanlık bir çökeltinin ardında sadece bedenini görüyor ve onu arzuluyordu. Koluyla ittirdi masada bulunan eşyaları.
Masada bulunan cam bardak belki de Kai'nin kalbi gibi paramparça olmuştu. Saklandığı duvar bile artık onu koruyamıyordu. Gözleri görmek istediği manzaradan uzak kalmasa da bir his onu engelliyor daha fazlasını göstermeye çalışıyordu. Buz gibi olan her zaman serinlemek istediğinde sırtıını yasladığı duvar bile artık onun düşmanı olmuştu. Yakıyordu cayır cayır. Terleri alnından habersizce akmaya başlamıştı bile. Adını duydu ablasının inleme dolan sesi arasında. Yabancı bir his gibi gelen sese kulak verdi. ''Kai görecek.'' Son darbe nefessiz kalan hislerini daha da tecrübesiz kılmıştı. Ve acı dolu his çoktan bedenini delip etmişti. Dinlememişti bile dediklerini. Penisi çoktan vajinasının sıcaklığına kendisini bıraktı.
Olduğu yere çöktü sadece. Kalbine giren ok bir daha çıkmayacaktı. Sol tarafında bir yerlerini kaybetti. Kendine itiraf etmediği cümleler küfredercesine bedenine işledi. ''Lanet olsun.'' Titreyen dudaklarına kurduğu diğer bir cümle daha eşlik etti çaresizce. ''Lanet olsun ki ablamın sevgilisine aşığım.'' Ağlamaklı olan ve sesinin kısılmasını sağlayan organları birden kendini bıraktığında sesi alabildiğinde yüksek çıktı. Duymadılar, seni duyamayacak kadar meşguller diye bir ses ilişti beyninin sağ tarafına. İyi mi karşılık vermeliydi bilmiyordu ama doğruldu ona inat eden duvardan ve odasına doğru ilerledi. Son bir kez daha inleme sesi arasından gelen ''Soo'' cümlesi ile.
":{\"de"j���W>
