Güzel bir sabahtı. Krep kokuları ve perdelerin ardından parlayan güneş ışığıyla uyandım. Banyoya gittikten sonra, önceki gün seçtiğim kıyafetleri giymek için gardırobuma gittim. Açık pembe pantolonumu ve turkuaz bluzümü giyip, kuşumuzu beslemek için salona uğradım. Birkaç haftadır hasta hissediyordu. Veteriner, ilaçlarını almaya devam ederse yakın zamanda iyileşeceğini söylemişti. Onunla biraz konuşup, onu biraz sevdikten sonra krep kokularının yoğunlaştığı mutfağa yöneldim.
Masayı kurup anneme yardım ettim ve her zamanki gibi şöyle dedi:
"Senin gibi bir kızım olduğu için çok mutluyum Deloris. Güzel kızım."
"Teşekkür ederim annem. Ben de senin gibi bir annem olduğu için çok mutluyum. İlaçlarını aldın mı?"
"Aldım, hatırlattığın için teşekkürler."
Annemle konuştuktan sonra, finallerine çalışmakta olan ablamın odasına uğradım.
"Abla! En azından gel de bir kahvaltı et bizimle. Çalışmak için enerji toplamana yardımcı olur."
"Bir dakika, hemen geliyorum. Çok yoruldum zaten çalışmaktan. Kağıtlardan ve ekranlardan kafamı biraz kaldırırsam iyi olur."
"Güzel, çok bekletme ama. Yemeğe birlikte oturmayınca annemin ne kadar üzüldüğünü biliyorsun, Kat. Ailemiz git gide birbirinden uzaklaşıyor diye yakınıyor hep."
"Tamam, hemen ordayım."
Babama da haber vermek için salona gittiğimde onun çoktan masaya oturmuş olduğunu gördüm. Pek konuşkan biri değildi o yüzden onu hiçbir zaman pek iyi tanıyamamışımdır.
"Deloris, bir bardak su getirir misin?"
"Tabi ki babacığım. Başka bir şey ister misin?"
"Hayır."
Birkaç dakika içerisinde, hepimiz masaya oturmuş, kahvaltı ediyorduk.
"Biliyor musunuz? Anne, baba, Deloris? Bence finallerim gayet iyi geçecek."
"Evet ablam! O kadar çok çalışıyorsun ki. Muhakkak güzel sonuçlar alacaksın."
"Tabi ki güzel geçecek Katherine. Kendini çok hırpaladın... Unutmayın ki hiçbir şey sizin mutlu olmanızdan daha önemli değil tatlı kızlarım."
"Sorun yok anne. Sadece bugün çalışacağım. Sonra da finaller! ... Baba, sen ne düşünüyorsun?"
"... Umarım güzel geçer."
"Of! Hep böylesin! Bize hiçbir zaman açılmıyorsun, bize hiç sevgi göstermiyorsun! Neden hep duygusuzsun?"
"Katherine..."
Babam sıradan ve asosyal bir insandı. Bu, Kat'i çok sinirlendirirdi çünkü babamın bizden bir şeyler sakladığını düşünürdü hep.
"Abla, neden babamın bizden bir şeyler sakladığını düşünüyorsun?"
"Bize çok soğuk davranıyor. Onun kızlarıyız biz, onun ailesiyiz. Bizimle çok daha yakın olmalı, değil mi?"
"Belki de sadece kişiliği öyledir. Biz anlamayız çünkü hep gereksiz derecede neşeli ve konuşkanızdır."
"Artık iş kişilik olmaktan çıktı. Bu çok daha farklı bir şey."
"Peki, o zaman sence bizden ne saklıyor?"
"Bilmiyorum, ama içimde yakında anlayacakmışız gibi bir his var."
Kahvaltıdan sonra ablamı arasını biraz daha uzatıp birlikte oyun oynamaya ikna ettim. Oyun konsollarımızı alıp salondaki büyük koltuğa yerleştik. Ablam bu tür oyunlarda benden daha iyiydi, o yüzden zar zor kazandığım zamanları iple çekerdim. Annem, sırt ağrısına iyi gelmesi için ona özel yaptırdığımız koltuğa oturdu. Televizyondan hayvanlar alemi ile ilgili bir belgesel açıp merakla izledi. Babam ise öbür koltukta oturuyor ve gazete okuyordu. Gergin ve rahatsız olmuş görünüyordu. Cinayetle ilgili bir haber okuduğunu tahmin etmiştim.
"Ülkemizdeki insanların bu kadar kötüleştiğine inanamıyorum." dedi. Gazeteyi sehpanın üzerine attı ve kendine kahve almak için mutfağa gitti. Gazetede; hükümet, üç çocuğu olan bir annenin kocasını aldatması, iki tane cinayet ve bir seri katille alakalı haberler vardı. İnsana bu dünyanın nereye gittiğini düşündürüyordu.
Günün ilerleyen saatlerinde, ablam benimle bir saat ilgilendikten sonra; ders çalışmak için müsaade istedi. Bunu üzerine ben de ders çalışmak ve kitap okumak için kendi odama gittim. Benim derslerim de pek kolay değildi. Ablamın dersleri kadar zor olmasalarda, lisenin kendine ait zorlukları vardı. En azından öyle söylemişti.
Gün bayağı yavaş geçti ve sonunda saat onda yeterince uykum gelmişti. Mor çizgili pijamalarımı giyip evdeki herkese iyi geceler diledim ve odama gittim. Şaşırtıcı bir şekilde, tam uyumadan önce babam odama gelip beni bir kere daha görmek istedi.
"Kuşu beslemeyi unutma, Deloris. Bir de benim yerime gazeteyi alabilir misin?"
"Tabi ki babacığım."
"İyi geceler, Deloris. Umarım tüm gecelerin güzel geçer."
"İyi geceler baba."
Gece saat ikide uyandım ve lavaboya gittim. Tam odama girmeden önce bir şey dikkatimi çekti; tanımadığım bir kadının sesi. Ses telefondan geliyordu ve biri onunda dışarda konuşuyordu. Bu babamdı.
"Beni tatile götürecek misin?"
"Tabi ki, senin için her şeyi yaparım Jessica."
"Senin için kocamı bırakacağım."
"Ben de. Ben de karımı bırakacağım."
"Seni çok seviyorum."
"Ben de seni, Jessica. Çok güzel bir kadınsın."
Babamı bir daha görmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Daha Görmedim
Short StoryWhy? Won't You Be There'i Türkçe'ye çevirdim. Umarım beğenirsiniz. Gerçek hikayelerden esinlenmiştir.