Ardı arkası kesilmeyen mermilerin ardından bu günlerde bomba sesi de hiç eksilmiyordu her yer kan her yer vahşet dolu, bombaların şarapnelleri yakınlardaki tüm dükkan ve evlerin camın da derin izler bırakmış ve onca cana mâl olmuştu. Bütün bu dramın içinde sadece evler,arabalar, dükkânlar zarar görmüyordu halep'in masum ve biçare çocukları da ortasındaydı bu dramın minicik yaşlarına rağmen onlarda hissediyordu akan kanı yiten canları.Elleriyle kapattıkları kulaklarından bomba sesleri o yaşta eksik olmuyordu küçük ve savunmasızdılar çünkü henüz çocuktular.
Saat sabah 07:00
Halep'te derin bir sessizlik var yaprak bile kıpırdamıyor deyim yerindeyse.
Bu sessizlik pek hayra alamet değildi çünkü halep aylardır tadamamıştı bu sessizliği onca bombardıman,onca ağır çatışmadan sonra böylesine derin bir sessizlik ne kadar güvenilir olurdu ki güvenilmez di sahi neden bu kadar sessizdi...Saat 07:30
Halep'in küçük ve çaresiz masumların dan biri uyandı "Ahra".Dokuz yaşında buğday tenli, ela gözlü bir çocuk küçük ölmeyi hakketmeyecek kadar küçük ama ölüm her daim ensesinde olan bir çocuk.Dokuz yaşında böylesine emperyalist ve kapitalist güçle bir anda tanışmak kolay değil kendi ürettikleri ideolojiler uğruna dünyadaki hiç bir can ve mala saygı göstermeyen büyük devletlerle tanışmak ve onların kuklaları devlet başkanına sahip olmak çok zor birşey ama Ahrayı ilgilendiren bunlar değil di çünkü o henüz bunların farkında bile değildi çocuktu ve çocuk kalmak isteyecekti.Saat 08:00
Halep alışılmış haline dönmeye başlıyordu.Önce şehir meydanında yakılan birkaç araba ardından yıllardır boş kalmış olan bir depodaki küçük ama ses getiren patlama şükür ki ölen yoktu.Ahra koşarak annesinin kucağına atladı ve kocaman ela gözleriyle süzdü annesini, annesinin gözlerindeki telaşı ve korkuyu sezebiliyordu dayanamadı sordu:
__Anne babam gelecek mi ?
Durdu annesi ve belliki daha duracaktı cevap veremedi,veremezdi de nasıl söyliyebilirdiki babasının öldüğünü söyliyemedi öylece baktı kızına sonrada kalktı ama kalktığı gibide çöktü yerine.Çatışmalar tekrar başladı annesi Ahraya baktı ve ona "yerinden kesinlikle kalkmaması gerektiğini" söyledi. Ahra " tamam" anlamında başını salladı ama çocuk aklı işte dayanamadı merak etti ve ayağa kalkıp camdan bakmak istedi doğruldu ve ayağa kalktı , kalktığı anda da çöktü dizlerinin üstüne o vaziyette bekledi annesini.
Annesi sürünerek odaya girdi kızına baktı ve öylece kaldı bir noktaya kenetlenmiş ve kıpırdamıyordu ve Ahra konuşmaya çalıştı derin nefes aldı ve konuşmaya başladı:
"Anne güneşi mi söndürdüler karanlık ve soğuk her yer anne,üşüyorum üstümü örter misin anne."dedi
Annesi cevap vermiyor ve gözünden yaşlar akıyordu dayanamadı ve üstündeki şalı kızının üstüne örttü ve kızın yanına uzandı öylece kaldı Ahra bir türlü susmak istemiyordu ve devam etti
"Anne kapıda bir amca var bembeyaz giyinmiş elinde kaseler var anne yemekte getirmiş baksana anne şuraya şırıl şırıl dereler akıyor anne ben halepin sokaklarını hiç böyle görmemiştim gideyim mi anne beni çağırıyor hala"
Annesi son kez öptü kızını ve "git" dedi çaresiz bir halde Ahra sımsıkı yumdu gözlerini bir daha açmamak kaydıyla öyle kaldı annesi ve son bir söz döküldü dudağından
"Cennette görüşmek üzere kızım"