ÖLÜM KOKUSU

19 1 0
                                    

Bu hikaye bildiğiniz aşk hikayeleri gibi mutlu sürekli sevecen davranan aşık insanların hikayesi değil. Bu hikaye kırılmış bir kızın kalbinde kalan son anı parçalarının bir araya getirdiği cümlelerden ve kalp kırıkları ile yazılmıştır. Başı boş olan ve aşkı hiç bir zaman doğru insanda bulamayan beyin ve kalplere itaf ederim.

Eskiden çok dağınık biriydim. Sigaramı nereye koydum gözlüğüm Allah'a emanet yerlerde benim bulmamı beklerdi. Yani hayat benim için kocaman biçimsiz bir puzzledı. Bazen sigara alır çakmağı unuturdum. Dedim ya dağınıktım. Aklım dağınıktı çünkü. Bir adam vardı ölüme ramak kala teşekkür ettiğim. Ona minnet borçluydum. Ve borcumu ona aşık olarak ödemek istedim. Bunu kabul edemedi bünyesi. O da dağınıktı çünkü. Bir şeyler vardı içinde toplayamadığı. Bende salaklık işte toplarım dedim sen yorulma, yormuş zaten hayat seni gözlerinden belli. Bir süre sonra dost olduk aman ne aşkı meşki halimiz mi kaldı alla sen. İlk kez mutlu huzurlu hissediyordum ki bu his on yıl önce toprağa teslim ettiğim koca çınarımdan sonra hiç olmamıştı. Aramamıştım da zaten ne gerek var babanızın aşkını başkasında aramakta. Ama o his yıllar sonra yosun tutmuş kalbimin gömülü odalarından fısıldadı tüm damarlarıma. Hadi gelinde şu karmaşadan kurtarayım sizi, beynimde kalbim kadar dağınıktır çünkü kusura kalmayın.

Okul müdürümüzün yaptığı konuşma esnasında soğuktan donmuş ellerimi ısıtmak için bir birine sürtüyordum. Ailem koca bir yara almış ve yıkılmak üzereydi. Ve silahın tetiğinin doğruca alnıma yaslandığı sıralarda o geceyi unutmak için her gece dua ediyordum. Yanlış anlamayın dua ediyorum fakat kime gittiğini bilmeden ediyordum... Çünkü benim inanışlarıma göre Tanrı ve melekleri gerçek yalnızca artık bizi düşünmüyorlar. Düşünselerdi bunca minik ve günahsız olanlarımız acıyı yere düştüğünde parçalanan dizinin sızısı olarak bilirlerdi, güneşli ve tatlı bir günde o masmavi gökyüzünden düşen ve kimsesiz kalmalarını sağlayan füzeler bombalar vs. olarak bilmezlerdi... Her neyse bu konu benim can damarım ve umarım o minik günahsız ellerin anne babalarının ellerinden ayrılmalarına izin verenler yani o büyük kudretli BİZLER umarım bir gün bizim miniklerimizinde ellerini bizden ayırmazlar. Konu neydi hah silah... Barut kokusunu bilirmisiniz? Sıcak yeni ateşlenmiş bir silahtan çıkan hafif koyu renkli duman harika kokar. Fakat bu koku o günlerde titrememe neden oluyordu. Çünkü bu sefer ucundaki bendim. Ya yaşayıp yıllar sonra istediğim noktadan kendime bakıyor olacaktım yada şuan olan olacak ve okulun ortasında yakınımda duran herkesin üzerinde benim artık bana fazla ve her şeye yetişemeyen beynim olacaktı... Çantamda erkek arkadaşımdan tutunda öğretmenlerime hatta uzaktaki annemin büyük teyzelerine bile birer intihar mektubu vardı. Ölürken bile düşünceli ve nazik oluyordum vay halime. Bir mektupta babama yazdım tam altı sayfa isyanlarım mutluluklarım üzüntülerim kırgınlıklarım herşey o altı sayfadaydı. Çoğu okunmuyor hoş, gözlerim ikna olmadı sanırım bu işe çünkü. Sürekli tuzlu su bırakıp duruyorlar üstelik 40©. Tamamen israf. Etrafıma tekrar baktım o an bir kaç sıra ötemde onu gördüm hafifçe gülümsedi. Son gülüş son ses son koku son yemek falan diye geçirdim içimden. Çantamı hafifçe aralayıp kimsenin benimle temas kurmadığı anda minik silahımı alıp şakağıma dayadım. Artık çok geç dedim içimden. Tetiği geriye sürüklerken gözlerimi kapattım o anda koluma bir baskı oldu aşağı doğru çekildi fakat o an çok geç olduğunu anladım tetik çekildi ve silah sesi ölüm sessizliğimi armağan etti bana. En azından ben öyle sandım sol göğsümde ki yanma artmaya ve kulaklarında ki uğuldama arttıkça gözlerimi araladım gülen çocuk şimdi çok tetirgindi. Sürekli bir şeyler bağırıp göğsümde ki yangının üstüne bir şey basıyordu. O an üzerinde ki dümdüz mavi renkte ki ceket gözüme ilişti. Zar zor dudaklarımı kıvırıp araladım ve "ceketin güzelmiş okyanus" dedim. Dedim mi? O an hiç bir şeyden emin değildim ve olmak istemiyordum zaten uykum vardı kapadım gözlerimi...

Başta ki konuşmam hala gerçerlidir. Benim dağınık insanlarım. Ben şu sıralar çok dakik her şeyin yerini bilen ve asla hiç bir şeyi kaybetmeyen bir insanım. Eski benliğini özleyen ben size anlatıyor bu hikayeyi. Kahvenizin sıcak sigaranızın hiç bitmemesini dilerim iyi günler.

BAĞZI KIZLAR DAĞINIK SEVER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin