- "N-N'olur bu gece hiç sırası değil."
Kurt'un kocaman pembe dili ağzının kenarından sarktı. Kurt gülmeye, kahkaha atmaya başladı.
- "Avlanmak için her gece sırasıdır."
- "Gündüzleri de gün ışığında hedef daha kolay bulunur." dedi Kuzu.
- "Bu gece ay yok! Ay bir bulut kümesinin ardına saklanmış gözlerimizden uzakta. Ay yokken gördüğüm son şey ne olur?" diye bağırdı Magga.
İllusian'ın öğrettiklerinden yararlanıyordu; "Abartılı hareketler yap ki arka sıradakiler de görebilsin."
Destansı yayını okşayan Kuzu;
- "Biz Ay'ı görüyoruz o hep orada." diye yanıtladı.
Magga bir kez daha deneyerek;
- "Yıldızlar yok." dedi.
Bu kez hareketleri daha sade, sesi daha alçaktı.
- "Gecenin karanlığında parıldayan elmas koleksiyonu yok. İnsan, Kuzu ve Kurt'la karşılaştığın da daha güzel bir manzara görmek istemez mi?"
Kurt;
- "Bu Magga kişisi daha yeni bir oyun oynuyor, Oyalamaca!!" diye homurdandı.
Kurt, hareketsiz durdu ve kafasını yana eğdi. Burnunu Magga'ya uzatıp konuştu;
- "Magga kişisini kovalamaca ve parçalara ayırmaca oynayalım mı?"
Kurt sözlerinin etkisini arttırmak için dişlerini gürültüyle birbirine çarptı.
Kuzu
- "Ona soralım;
Magga, Kurt'un kovalalamasını mı? Benim okumu mu tercih edersin?"
Magga titriyordu. Gözleri etrafındaki dünyanın her ayrıntısını görmek için hızla gezindi. Bu dünyadan göçmek için çokta kötü bir yer sayılmazdı. Çimen vardı, ağaçlar vardı, eski mi eski kemer vardı. Hava durgundu.
- "Kuzu'nun okunu tercih ederim. Çocukken yaptığım gibi en yüksek dağlara tırmandığımı hayal edeceğim yalnız bu sefer tırmanmayı hiç kesmeyeceğim. Sizinle gitmek böyle bir şey mi?"
- "Hayır ama bu güzel bir düşünce. Korkma, küçük kız sadece eğleniyoruz, bu gece sen bize geldin biz sana gelmedik."
- "Magga kişisini kovalayamayacağım yani ama civarda başka şeyler var kovalamalık ısırmalık şeyler, çabuk ol Kuzu acıktım!"
- "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel Bir Ölüm
FantasyGençliği yüzünden solup giden bir genç aktrisin hayatının geri kalanında kalbinden atamadığı o sonsuz karanlık iz ile yaşamının öyküsü...