SİYAH KUĞU
Kadın derin, adam yüzme bilmiyor.
Adam kaybolmuş, kadın her yerde onu arıyor.
İçi yandı kadının ama yine de ödün vermedi gülüşünden.
Kalbi söndü adamın ama yine de cayır cayır yandı gözleri kadına
bakarken.
Kadın siyah.
Adam karanlık.
Kadın kaybolmuş.
Adam onun dibinde olduğunu biliyor.
Çünkü hep oradaydı.
Çünkü hiç gitmedi.
Çünkü adam bir tekme atsa kendinden gitmeyeceğini bile bile onu getirdiği uçurumun dibinden itti, kendi boşluğuna, karanlığına. Ve siyah karanlığı ile buluşmuştu.
İşte yine orada duruyordu.
Elindeki basketbol topunu arkadaşlarıyla konuşup gülüşürken işaret parmağında döndürüyor, arada sektirip tekrar eline alıyordu. Parmaklarını saçlarının arasından geçirişini seviyordum, sağ yanağında konuşurken bile çıkan gamzesini... O kadar derindi ki, bazen bu hayattan sıkıldığımda oraya yerleşmek, oraya saklanmak ve sonsuza dek orada yaşamak istiyordum. Ama böyle olsa biri oraya parmağını sokacak ve beni öldürecek gibi oluyordu.
En çok da, gülerken kafasını eğip yere bakmasını seviyordum. Sonra kız arkadaşı giriyordu işin içine. Onun boylarında, onun gibi gamzeli, okulun altın kızı... Hayır filmlerdeki gibi kötü bir altın kız değildi o. Melek gibiydi. Birbirlerini tamamlıyorlardı sanki. Ama mutluydum. Çünkü oda mutluydu.
Gülümsüyordu. Hayatındaki herşey normal ve yerindeydi.
Benim aksime.
Ve bir kaç ay sonra, onunki de yerle bir olacaktı.
'' Kırılmış kanatlar, incinmiş kalpler, kaybolmuş ruhlar... Söylesene, Siyah Kuğu. Sen buradasın diye mi yağmur yağıyor, yoksa bulutlar da mı bize ağlıyor?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH KUĞU
FantasyKemikleri paslı nasırlarla taçlandırılmış bir çığlık kopuyor, ruhumun soğuk zindanlarında. Bir melodi dizisi doluyor kulaklarımdan içeriye fakat tanımı yok... Teninde ahenkli bir büyüye kapılmış iki farklı hayat soluklanıyor; biri çığlık çığlığa, di...