SU YOLU

8 0 0
                                    


Huzurlu ve kimsesiz bir şekilde evimde pokemonumu izlerken kapı çalınmadan bir sarıışık kesti tabanın siyahını, odamın kapısının önüne baktım, ardına gelen kimdir diye.


Annem gelmiş.

Doğduğu yerden, köyünden. Teyzemin kızının nişanı vardı. Kültürün sosyal bağlarının zorunluluğunda gitti. Yine o zorunluluktan evine döndü. Ya da gerçekten dönmek istedi. Kimsenin iç dünyasını tam olarak anlayamayız düşüncesindeyim.

''Yalnızlığımı, kimsesizliğimin huzurunu yerle bir etti'' özetini geçmeliyim. Bu da aslında bile isteye yapılmış bir hareket değil. Bu benim bencil yapım. "Ben"imin düşüncesin de yalnızca benim sorumluluğum var. Yaşamıma giren ikincil bir kişi, benim için bir sorumluluk oluşturur. Çünkü benim yaşam çemberimin içinde bir insan yardım talep ederse, ben bu insani sorumluluğu* genelde geri çeviremem. Hele bu sizin varlık sebebiniz anneniz ise nasıl hayır der insan. Nasıl hangi utanmaz yüzsüzlükle ve onursuz çığlıklarla geri çevirebilir.** belki derinlerimizde bunun bilincinde olmamız anne ve babalarımıza karşı tahamülsüzlüğümüzü daha da arttırıyor.

Evde su yokmuş. Ne ilginç... benim bu ihtiyacı fark edemeyip bir sevimliğe dalmış olmam ne saçmalık. Ve bu saçmalığı doğduğu yerden yeni gelmiş, eve yeni ayak basmış annem hatırlatır. Tabi bu hatırlatıcılığın yanında ilgi bekler, biriktirdiği anıları paylaşmak ister. Benim çizgi filmimi izlememi önemsemeden anlatır. Ben de "hm" derim. Bazen dinler, bazen çizgi filme dalarım. Sonuç? İkisini de anlamam. bu beni harap eder.

Sonra babamı arar... evde su yokmuş der. "Gelirken al" dese de "sen aldır, ben geç gelceğim" cavabını yapıştırır telefonun ahizesine. Hiçbir şey daha ciddi olamaz, eve su alınmalı ve ben seçilmiş kişi olarak karanlık yollara atılmalıyım. Tamam, atılayım da bari bir gönderme merasimi olsun. Ne bileyim, davullar çalsın. Barış çubukları içilsin. Yapraklardan yapılmış taç başıma geçirilsin.

Bu olabilir mi? Hayır.

Boynu bükük Niyazi su yoluna gider. Deyimdeki gibi ne şehit ne gazi su yoluna gider Niyazi. Adımlar hedefi tırmanmaya başlar. Tırmanmak kelimesini son derece bilinçle kullanıyorum. Çünkü yokuşlu bir şehir bizimkisi. Yürürken sadece ayaklar mı çalışır insanın. Sizin öyle mi olur yani? Sizi bilmem ama benim kalın kafam durmaz. Sesiziğin içinde öten böcekleri dikkatinden kaçıp, aşkı düşünür. Neden bilmem o gece. O su yolunda aşkı düşünesi gelmiştir.

HERKES AŞIK OLABİLİR Mİ?

Nayır n'olamaz! Diyerek çığlık atar. "Hoppa birader ne bu şiddet bu celal?" Desem de kaşları çatık on yedi yaşındaki çocuk açıklama yapar. meydan okuyan bakışlarına boynundaki asi ve asil duruşta destek vermiştir. İnsan sadece tek seferde aşık olur o aşk yaşanır o ilk kişi adamın yada kadının aşkıdır. Şöyle der. Bak aşık olmak zordur. Aşık olmak çetin olmayı gerektirir. Aşkından vazgeçen insan yeni aşka yelken açmışsa bil ki o ikinci âşıklığı da mahvedecek. Kendini küçük düşürecek. Ve bir döngü dünyaya gelmiş olacak. bu döngüyü doğuran kendi çemberinde mahkûmluk sürecek. Onun yerine ilk âşıklığını yaşamışsa insan o âşıklığını bırakmayıp ömrünün sonuna kadar o âşıklığını sürdürmeli.

"dur bakalım insan bir kez mi sevecek delikanlı. Bir kez tutkunun kollarından düşüp yerin derinini kazmaya mı başlayacak? Güneşi unutacak mı? Bir kör köstebeğe mi dönüşecek? Cani misin çocuk?"

Kendine güven dozajını aşmış genç bakışları ve yarım faça gülüşü ile bir şekilde konuşmadan etkilemeye başarıyordu insanı.

Olur mu öyle. Sevmesin diyen yok. Sevsin ama buna aşk demesin. eğer ikincil ve diğer sürüklenmelere aşk diyeceksen, aşkın ağırlığı mı kalır? Bu yeni tomurcuklanan hisse sarılmalısın ona kimsenin itirazı yok. Hayatı yaşamanın kötü yanı olamaz. Ama bazı şeyler o kadar basit de olamaz. Aşk bir kez yaşanır. Tıpkı senin yaşadığın gibi âşık on yedi yaşlarını hatırla. Sarından çıkan sözlerin tek sahibi vardı derinlere gömmeye çalıştı sonra ama bir küçük fırtınada, bir anda mezarından kalkar. Bunu kabullenmeli, kendi benliğinde değer verdiği aşka sırt çevirmemeli. Gerisini kendi etik çerçevesinde değerlendirmeli. Âşıklığını ancak böyle sürdürmeli. Kader bir kıyak daha geçer ve çok değerli birini karşısına çıkardığında buna sıkı tutunmalı. Söylediklerim bu kadar. Aşıksın sende .

"Aşığım" dedim. Ben bunu söylerken elimdeki suyla evin kapısını çalıyordum. Heyecanlı ve yarı aç karnımla oturup bu yazıyı yazdım sonra.

OZAN CEMRE KISA

=

SU YOLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin