Bölüm-7

35 4 0
                                    

   Eşyalarımı toparlayıp duş almam çok uzun sürmemişti. Sırt çantama elime geçen kıyafetlerimi doldurmuştum. Saçlarım tamamen kuruyunca oturma odasına geçtim. Babam gelmişti. Beni görünce gözleri dolu dolu yanıma gelip sarıldı, ben de karşılık verdim.

   "Nerdeydin?" Aynı yalanları bir daha tekrarlamak istemiyordum. Geri çekilince yüzüne bakmadan cevap verdim. Çünkü cesaretim yoktu. Yüzüm de yoktu.

   "Annem anlatmadı mı?"

   Başını olumsuz anlamda salladı. Al işte... "Asker olmak için... Eğitime gittim."

   Bir eliyle kolumu sıvazlamaya başladı. "Niye söylemedin bize, kızım?" Ağlamak istiyordum. Aileme yalan söylemek hiçbir zaman kolay olmamıştı. Kimseye yalan söylemek kolay değildi benim için. Bunun olmasından nefret ediyordum. Derin bir nefes aldım. Sanki aldığım nefes kalbimi parçalıyordu her saniye.

   "Tartışma çıksın istemedim."

   Bir şey söylemedi. Çantama göz gezdirdiğini görünce açıklama ihtiyacı duydum. "Yeniden gitmeliyim..."

   Hafifçe gülümsedi. Anneme bakmak istiyor muydum, bilmiyordum. Yüzünde göreceğim ifadeden korkuyordum büyük ihtimalle. "Gitmelisin." Şaşkınlıkla yüzüne bakınca devam etti. "Bu çok güzel, Amy. Kendini insanları korumak için öne atman..." Gözlerinde yaşlarla gülümsedi daha fazla. "Seninle gurur duyuyorum." Bir süre hiçbir şey söyleyemedim. Babam benimle gurur duyuyordu. Birisi benimle gurur duyuyordu, bir işe yarayacaktım. Ben de biraz gülümsedim. Her ne kadar yanlış bilse de olayı, vardığı sonuç aynıydı. Benimle gurur duyma sebebi şuanda yapmakta olduğum şeyle aynıydı.

   Anneme bakmak istedim, ama yapmadım. Onun yerine Lucas'a baktım. Anlamış olacak ki onayladı, ayaklandı. Babama son kez sarıldım. Kapıya doğru ilerledim hızlı adımlarla. Söylemeliyim. Pişman olabilirim...

   "Sizi seviyorum." Biraz duraksadım, anneme döndüm. "Seni seviyorum, anne."

♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣

   Kapının önüne gider gitmez yapmam gerekeni yaptım, iksirden bir yudum daha aldım. Düşündüğüm şeyin Marmoreal olmasına dikkat ettim, yoksa evden bir yere hareket edemezdim.

   Şatoya gidene kadar tek kelime etmedim, Lucas da etmedi. Ne düşüneceğimi bilmiyordum, ne hissedeceğimi de bilmiyordum. Burda beni yepyeni bir hayat bekliyordu. Belki dünyaya bir daha hiç dönemeyecektim, burda ölecektim. Bildiğim tek şeyin buraya alışmam gerektiği olması gerekiyordu sanırım... Buraya kendimi hazırladığıma önce benim inanmam gerekiyordu. Babam da dolaylı yoldan onay vermişti. Başaramasam da deneyecektim. Güçlü bir şekilde nefes verdim. Elimden geleni yapacaktım, babamın güvenini boşa çıkarmayacaktım. Sırtımı dikleştirdim. Ne zaman sırtımı dikleştirsem sonunda ağlıyorum... Kendi kendime konuşmaya başlamadan şu düşünceyi kafamdan sildim. Bu kez ağlamayacaktım. Kolay kolay ağlamayan, güçlü bir insan evladı olacaktım. Evet. Güçlü bir insan evladı. İçimden kıkırdadım. Aynen böyle, güleceğiz. Derin bir nefes aldım. Adımlarımı hızlandırdım.

   "Geç kalacağız Lucas, hızlı ol." Bu dediğime şaşırmamam gerekiyordu, ben de şaşırmadım. Oh be. Bazı şeyler bu kadar kolaydı. İnsan istese cesur olabilir miydi? Zamanla görecektim.

♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣♧♣

   Beyaz Şato'ya geldiğimizde tüm cesaretimi toplayıp içeriye ilk adımımı attım. Artık burdaydım, burası artık evimdi. Şimdi yapmam gereken şey üzerime düşeni yerine getirmekti. Babamın güvenini boşa çıkarmamak için, burdaki insanlara yardım etmek için elimden geleni yapacaktım. Her şeyden önce yapabileceğime inanmam gerekiyordu. İşte olay orda başlıyordu. İnanmak. İnsan, ayağı olduğu halde olmadığına inanabilir miydi? Deneyecektim en azından.

UNDERLANDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin