Ağustos, 18.
3 ay önce, 21. yaş doğum günümü evde yalnız bir şekilde kutlayacağımı söyleseler inanmazdım. Ama şu an burda, elimdeki kurabiyeli dondurma ile koltukta oturuyor ve Friends'in 10. sezonunu baştan izliyor iken bu gerçeği inkar edemeyeceğim.
Telefonumu elime alıp her hangi bir mesaj veya arama var mı diye göz gezdirdim. Ama tabiki de yoktu. Zaten arayabilecek olmaları ihtimalini düşünmek için bile fazla optimistik olmak gerekirdi. Geçen cuma gecesi sırf aptal bir oyun yüzünden benim için yapılan herşeyi elimin tersiyle itmiş, ortalığı tamamen dağıtıp, bir korkak gibi arkama bakmadan kaçmıştım. Bunu sen yaptın dedi iç sesim. Ve kötü olansa, şu an yanımda "Kendini suçlaman boşuna, bu bir kader meselesiydi demek ki böyle olması gerekiyormuş" diyen bir papaz yoktu. Onun yerine cinsel içerikli şakalar yapan Joey vardı. Tanrı Matt LeBlanc'i korusun.
Sabahtan beri bütün günü yalnız bir şekilde geçirdiğim için artık kimsenin beni istemediğine emindim. Hatta o kadar emindim ki kapım çaldığında bir süre boyunca yanlış duyduğumu düşünerek yerimden kalkmadım bile. Ama hayır. Gerçekten çalıyordu. Hareketlerimi merak ve heyecan duygusu ele geçirirken yavaşca yerimden kalkıp kapıyı açtım.
Ve onu gördüm.
Bir an gördüklerimin halüsilasyon veya kabus olduğunu düşünsem de burnuma dolan Bleu De Channel bunu inkar etti.
Buradaydı.
Tüm gerçekliğiyle, karşımdaydı.
"Seni üstünde şarap yokken görmek oldukça hoş, Bay oyunu-ben-kazandım." dedim kısa süreli şokumu atlattığımda. "Bu sefer araban düzgün çalışıyor mu?"
Kahverengi gözlerini bana çevirip yarım ağız gülerken içeri doğru birkaç adım attı. Gözlerini kaçırmasını ya da kendini suçlu hissetmesini falan beklediğimden değil ama bu rahat tavırı sinirimi bozmuştu. "Seni de görmek oldukça hoş, Alexis" dedi beyaz masanın orda durduğunda "Ve arabam da gayet iyi çalışıyor." Siyah pantalonunun üstüne giydiği beyaz tişörtü düzelttiğinde yutkundum. "Neden burdasın Jules? Oyununun bittiğini sanıyordum."
"Ben de." dedi masaya yaslanarak. "Fakat bitmemiş."
"Ne demek 'bitmemiş'?"
"Oyunu yanlış zamanda kazanmış gibi hissediyorum." dedi saçını eliyle düzeltirken. "Devam etmek istiyorum, Alexis." Jules'un iki dudağının arasından çıkan cümleye cevap vermem gerkiyormuş gibi hissettim. Beynimdeki kilise korosu çoktan "Uzak dur ondan,cehennemden düşenden" ilahisini beyaz cüppeli vaftiz çocuklara söylemeye başlamıştı çünkü.
"Ben istemiyorum" dedim beynimdeki koroyu dinleyerek.
"Buraya senin onayını almaya gelmedim zaten. Yarın devam ediyoruz, seni 8'de alırım." dedi montunun cebinden minik bir kutu çıkarıp girişteki aynanın yanına koyduğunda.
"Bu arada, doğum günün kutlu olsun şeytan kız"
Heyy oldukça uzun bir süre sonra tekrar geldim. Bu yeni hikayem. Birşey anlayamadıysanız gayet doğal. Bundan sonraki bölümlerde geçmişi anlatacağım. Yani devamını okudukça ilk bölüm aklınıza oturmaya başlayacak. Lütfen eleştirin iyi&kötü fark etmez.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Real Devil Is... Curly?
Teen Fiction"Neden burdasın Jules? Oyununun bittiğini sanıyordum." "Ben de." dedi masaya yaslanarak. "Fakat bitmemiş." "Ne demek 'bitmemiş'?" "Oyunu yanlış zamanda kazanmış gibi hissediyorum." dedi saçını eliyle düzeltirken. "Devam etmek istiyorum, Alexis." Jul...