**

773 54 11
                                    

Yazar: jumpthisship

Çevirmen: doyeolight

*Monster klibi temel alınarak yazılmış bir oneshot*

--

İsyan sonrası herkes darmadağındı. İçeri girerken sağ çıkamayacaklarını biliyorlardı fakat yine de hepsi zırhlı aracın arkasında, yarılmış dudaklarla ve kelepçelenmiş ellerle sağır edici sessizlikte gürültüyle nefes alıp veriyorlarken bu ağır gelmişti. Kyungsoo parmak boğumlarındaki sıyrıklara tıslarken yere kan tükürdü, ağzının gerisindeki azı dişi biraz sallantılı hissettiriyordu, göz yaşartıcı gaz ne zaman gözlerini kapatsa geçmek bilmeden yakıyordu. Vücudu hırpalanmış ve yaralanmıştı fakat teninin altındaki kanı fokurduyordu. 

Sert sıra üzerinde, yanındaki Chanyeol bir saniye bile hareketsiz duramıyordu, dizi sıçrıyor sert ve hızlı bir şekilde soluk alıp veriyordu, elleri kelepçeleri içinde titriyordu. Kyungsoo karavanın karanlığı nedeniyle gözlerini kıstı, arabayla binaları geçerlerken soluk ay ışığı hafif boyalı pencerelerden ara sıra süzülüyordu. Kimse konuşmuyordu, Kyungsoo da öyle, fakat Chanyeol'ün yüzüne bakıyordu; yanağındaki eziğe, kaşının altındaki kesiğe, gözlerindeki öfkeli pırıltıya, hatta loş ışıkta deli gibi görünüyordu. Kyungsoo midesine saplanan acıyı görmezden gelerek -Yüce tanrı, iç kanama olmamasını umuyordu-onun için kendisinden daha fazla endişeleniyordu. Ona uzanıp kanlı ellerinden birini yerinde duramayan dizlerden birine yerleştirdi. Chanyeol anında hareketsizleşti, karanlıkta gözleri buluştu. Çenesini sıktı ve elleri titredi fakat hiçbir şey söylemeyip kurumuş kanla kabuklanan burnundan nefes alıp verdi.  

Ve sonra karavan durdu, arka kapı açıldı ve orada başındaki kaskı çıkaran bir polis memuru vardı, bu kişi yüzünü iyi bildikleri biriydi. Bu yüz hain, dönek dedikleri birinin yüzüydü. Baekhyun sırıttı. "Çıkın." dedi, "Gitmemiz gerekiyor."

Kimsenin bir şey demeye vakti yoktu. Karavandan dışarı çıktılar, soğuk gecede nefesleri buğulanıyordu ve yere basar basmaz koşmaya başladılar. Kyungsoo yere iner inmez tökezledi, ayak bileği esnerken nefesinin altından küfretti fakat Chanyeol'ün eli bir saniye içinde kolundaydı, onu yukarı yanı sıra çekiyordu. Burkulmuş bir ayak bileği ile koşmak çok fena acıtıyordu fakat bunu düşünecek vakti yoktu. Yalnızca koştu, botları asfalta vuruyordu, bunu yapmazsa öleceğini biliyordu.

Önde Baekhyun'un başını görebiliyordu, yol gösteriyordu ve başı fırıl fırıl dönüyordu fakat bunu düşünecek vakit de yoktu. Sonra. Bununla sonra ilgilenebilirlerdi. 

Nihayet eski, köhne bir depoya ulaştılar ve arka kapıda soluyarak, küfrederek sıraya dizildiler. Baekhyun kemerinden bir anahtar çıkarırken Jongin kısık bir ton ile ondan cevap talep ediyordu fakat Baekhyun ağzını kapalı tutmaya ve ellerindeki kelepçeleri birer birer çözerken başını iki yana sallamaya devam etti. 

Sehun Jongin'e doğru düştü, ağzının kenarı kanıyordu ve Yixing beline yaslandı, karnına tutunuyordu. Kyungsoo yanındaki Chanyeol'ün şiddetlice titrediğini hissederken sessizce sırasını bekliyordu. Burada güçsüzlüğüne ve titrekliğine rağmen daha fazla ışık vardı ve Chanyeol ışıkların altında daha da kaçık görünüyordu, gözleri vahşi bakıyordu ve saçları kurumuş kan ile keçe olmuştu. 

"Bu ne s*kim, Baekhyun," Chanyeol anahtarlar kendisine ulaştığında tısladı, elleri öylesine titriyordu ki Kyungsoo'nun, Baekhyun Chanyeol'ün kelepçeleriyle ilgilenirken onun ellerini tutması gerekmişti. Baekhyun hiçbir şey söylemiyordu fakat Chanyeol'ün elleri serbest kaldığı an bir yumruk çenesine yapıştı.


"Siktir, Chanyeol!" Baekhyun geriye sendelerken bağırdı.  

"Ne işin var burada?" diye sordu Chanyeol ve Kyungsoo  o daha fazla hasara neden olmadan önce kıyafetinin arkasına yapışıp onu geride tuttu. Chanyeol debeleniyordu. "Seni yılan, niye geri geldin?"

[Çeviri] You Call Me MonsterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin