Ne vakit yere indi hilal
ne vakit esir oldu da idama mahkum edildi yıldız
onca kan döküldü dimdik ayakta kaldık
vatan aşkından ölümü siper bildik kendimize
vatan topraktı üstünde onca çınar altında onca can ...dökülen kan
ne vakit yere değdi o al sancak
ne vakit sen can ı umursar oldun
ne vakittir Türklüğünü unuttun
ne vakittir oğuz atanın ayak bastığı bu toprağı sattın
ne vakittir bu kadar ferasetsiz olup,sessizliğe gömdün o Türk ü
şimdi sen ayağa kalktın ya,sessizliğini bozdun ,
vatansever oldun kendini Türk saydın ...
Değil...sen kanlı secdeye başını yaslarken temiz saydın ya kendini
sen ezelden sessiz kalmayıp sancağı omuzlayanı eşkıya bildin
sen göz yaşını akıttın ya şimdi herkes vatanını ne çok seviyor dedi
Değil..senin yüzün o kara günlerde gülerken ,
vatan sevdalıları eli hep silahlı bildin haydut dedin
hani sen şimdi Türk oldun ya ,
sancağı onurla taşıyabileceğini sandın
Değil...
o al sancağı taşıyan eller; Çanakkale de kaldı Marmara denizine yanaşan gemilere geldikleri gibi giderler diyen mavi gözlerde .hürriyet uğruna çin sarayında korku salan kırk çeride ,o eli silahlı sandığın ezelden hor gördüğün ülküsü için can veren şehitlerde kaldı...
ŞİMDİ O SANCAĞI ELİNE ALMIŞKEN ATTIĞIN HER ADIMDA AYAĞININ ALTINDAKİ KÜRŞAT RUHLU EVLATLARINI UNUTMA
SESSİZLİĞİNİ BU KADAR BOZMUŞKEN ELİNDEKİ AL SANCAK UĞRUNA SAKIN BİR DAHA SESSİZLİĞE GÖMÜLME