1

64 17 18
                                    

"Sevgili anneciğim;
Benim sesimi duyduğunu ve beni görebildiğini biliyorum. Çünkü yetimhanedeki abla söyledi "Anneler ölmez." Diye. Annelerin ruhu, bedenlerini terk edermiş. Ve ruhlar asla ölmezmiş. Onun da annesinin ruhu, bedenini terk edenlerdenmiş. Her gece yatağının yanı başına gelirmiş annesi ve saçını okşarmış aynı senin gibi şefkat ve merhametle.

Senin yerine her gece abla saçımı okşuyor anne. Biliyor musun? O da senin gibi gül kokuyor. Elinde her zaman bir perinin değneği gibi üzerinde yıldız olan bir hikaye kitabı taşıyor anneciğim. Ben de bu yüzden ona 'Peri' diyorum.

Bana her gece 'Huzura Kavuşmak'ın hikayesini anlatıyor anneciğim. Bana ölürsem melek olacağımı söylüyor hikayede annem. Yetimhanenin siyah geceliğini değil, prenseslerin beyaz elbisesini giydiğim ve kırık kolların değil, pamuktan kanatların olduğu bir hikaye bu.

Babam, sana bıçağı saplamadan, senin ruhun bedenini terk etmeden dedi ya "Senin cennetin, benim cehennemim olacak" diye. Bu hikayede bu lafı iblisler, meleklere fısıldıyor anneciğim. Ama artık korkmana gerek yok anne. Çünkü melekler huzura kavuşunca şeytanlar kendi ateşlerinde yanarmış anneciğim.

Meleklerin mezar taşının şekerden, toprağının altından olduğunu söyledi abla. Gecenin karanlığı, meleklere işlemezmiş anneciğim."

Küçük kız elindeki kalemi masaya bıraktı ve pencereden dışarıya baktı. Ay, hiç olmadığı kadar parlaktı bu gece. Herkes uyumuş, küçük kız son mektubunu tamamlamıştı. Bugün dokuz yaşına girmişti ve bu dokuzuncu mektubuydu. Peri, ona huzura kavuşmak istiyorsa böyle olması gerektiğini söylemişti.

Odadaki saate baktığında saatin iki olduğunu gördü ve masadaki ışığı kapatıp yatağına gitti. Uzanıp yanında Peri'nin sığması için yer bıraktı. Odaya sessizce giren sarı saçları karanlıkta bile parlayan kızın mavinin en koyu tonu olan gözleri, karanlıkta küçük kızı seçmeye çalışırken kısılırdı. Her gece geldiği yatağa doğru yürüdü.

Küçük kız, Peri'sini görünce ince dudaklarını araladı. "Neden hikayeyi bugün getirmedin?"

Peri, işaret parmağını dudağını götürdü. "Şşş!" Eliyle camı işaret etti, küçük kız başını çevirdiğinde karanlık gecedeki parlayan küçük yıldızları gördü. "Bu gece yıldızlar meleğin ruhunu istiyor."

Kıza elini uzattı Peri ve onu yatakta doğrulttu. Ayağa kızı kaldırdığında küçük kız kahve gözlerini büyülttü. "Nereye gidiyoruz?"

"Seni cennete bir melek olarak göndereceğim." Deyince küçük kız, otuz iki dişini göstererek güldü.

"Annemin yanına mı götüreceksin beni?"

"Evet, küçüğüm. Şimdi sessiz ol." Yavaş ve sessizlikle odadan çıktılar. Birilerine yakalanma korkusuyla dudağını ısırıyordu küçük kız.

Yetimhanenin bahçesine vardıklarında ileride bekçiyi gördü küçük kız. Peri, onları yakalatmayarak arka bahçeye götürmeyi becermişti.

Arka bahçede ne yapacaklarını merak ediyordu küçük, fakat bunu sorgulamadı. Yavaşça demirliklere ilerledi ve çalılıkların arkasında gizlenmiş küçük tahta kapıyı açtı Peri. Yere yüz üstü uzandı ve sürünerek demirliklerin ardına geçti. Küçük kıza da aynı şeyi yapmasını söyledi. Peri'ye karşı büyük bir güven duyan küçük, ikiletmeden aynı şeyi yaptı.

Üstü çamur olunca yüzünü astı küçük kız ve Peri'sine döndü. "Cennet beni kirli bir şekilde kabul eder mi?"

Peri, buruk bir gülümseme yolladı küçük kıza. Küçük kız ilk defa görüyordu Peri'nin yüzünde bir gülümseme buruk da olsa.

"Cennet kirlileri sevmez, küçüğüm. Ama merak etme, melek olunca seni kabul edecektir bahçesine."

Hızlıca yürüyordu Peri, küçük kız onun hızını yakalamakta zorlanırken. Bir süre sonra küçük yorulmuştu, öyleki Peri "Geldik." Deyince kız hem içindeki heyecandan hem yürümekten yorulduğundan sevinçle gülümsedi.

Geldikleri yer, ormanın neresinde olduğunu bilmediği bir yerdeydi. Orman korkutucu gelse de küçük kıza Peri'nin yanında kendini güvende hissediyordu.

"Ne yapacağız şimdi?" Diye sorduğunda küçük kız, Peri sırıttı. Bu korkutucu gelmişti küçük kıza.

Arkadan hışırtı ve adım sesleri duyunca arkasını döndü göğsünde kötü bir his volta atarken. Üç genç, iki kıza doğru yürüdü. Peri ile yaşıt duruyorlardı. Yani küçük kızdan yaklaşık beş yaş büyüklerdi.

"Bu mu?" Diyerek burun kıvırdı öndeki siyah saçları alnına dökülen genç.

"Ne görünüyorsan." Diyerek yanıtladı Peri onu ve ifadesiz bir surata büründü. Gencin önüne geçti ve elini uzattı. Küçük kız, bir miktar kağıt para bıraktığını gördü Peri'nin eline gencin.

Peri, onu cebine attı ve arkasını dönüp küçük kızın yanından geçerek uzaklaşmaya başladı. Küçük kız, gençlere bakarak sertçe yutkundu ve tam Peri'nin arkasından gidecekken kazıtılmış saçı ve şişkin göz altlarıyla korkutucu görünen genç, kızı kolundan tuttu. "Nereye gidiyorsun?"

Onun elinden kurtulmaya çalışırken hâlâ durmayan kıza seslendi. "Peri!" Peri, kıza doğru döndü ve ifadesiz bir yüzle bir kaç adım küçük kıza ilerledi.

Küçük kız korkusundan heceleyerek konuştu. "Neden beni bırakıyorsun bunların eline? Hani beni cennete gönderecektin?"

Genç kız arkasını dönmeden hüzünlü bir gülümseme belirdi suratında ve küçük kızın hayatı boyunca unutamayacağı o sözleri çıkardı ağzından.

"İblislerin kol gezdiği bu dünyada meleklere cennet haramdır, küçüğüm."

Silületi karanlıkta kaybolurken gözlerinden yaşlar akmaya başladı küçük kızın. Kolundan çevrilince arkasına, üç genci karşısında gördü. Sarı saçlı genç, kızın diğer kolunu tutup kızın kaçmasını engellerken siyah gözleri karanlıkta kaybolan gence döndü. "Abi, bu kız küçük, bırakalım gitsin bence."

Çocuk alayla gülerken küçüğe doğru ilerledi ve omzuna dökülen küçük kızın saçlarını kenara itti. Ve küçük kıza, sadece çocukluğunun değil, hayatının en iğrenç anını yaşatmadan önce mırıldandı. "Meleklerin yaşı yoktur." Küçük kıza göz kırptığında küçük kız hıçkırarak ağlamaya başladı.

O zaman yalnız küçük kız değil, bütün insanlık ağladı. Hem de ellerini dizlerine vura vura. Fakat o an, bir daha asla geri gelmedi ve o olay yaşandıktan sonra alınan önlemler kızın çocukluğunu geri getirmedi.

Küçük kız, büyüyüp genç kız olduğunda insanlara olan nefreti dinmedi. Uğradığı bu olaydan dolayı yargılayan 'Onunda isteği vardır' diyerek onu hakaretlere maruz bırakan o kafalar yere eğilmedi.

Kıza göre sadece cennet değil, hayat dahi kızı bu kirli haliyle kabul etmedi. Genç kız, bir kadın olduğunda onun boynuna ipi dolayan bu olay, genç kızın sandalyesini itti. Ve kadının ruhu, bedenini terk ettiğinde dahi o beyaz elbiseyi giyemedi, pamuktan kanatlara sahip olamadı. Çünkü onun mezar taşı, şekerden değil lekelenmiş bir onurdandı. Toprağı altından değil, çamurdandı.

**

Bu hikaye "Keşfedilmemiş Yazarlar Yarışması" için yazılmıştır.

catsgirllove

Huzura Kavuşmak #3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin