DÖNÜŞ

86 16 5
                                    

Merhaba arkadaşlar :) Bu benim ilk hikayem takdir edersiniz ki o yüzden çok heyecanlıyım imla hatalarım olduysa affınıza sığınıyorum.Bölüm şarkısını dinlemenizi çok isterim.Keyifli okumalar.Umarım beğenirsiniz :)

Bu arada medyada Umut var ♡



Onur Akın - Ah kalbim

Aralıksızca çalan zil yüzünden göz bandımı çıkarırken güneş koyu renk perdelerimi zorluyordu.Eğer yine gelen kapıcıysa bu sefer kızılca kıyameti koparacağım,sabah o kadar tembihledim bir ihtiyacım yok nöbetten çıktım zili çalmayın diye.Yok illa ki bas bas bağıracağım onu istiyorlar.Zil susmadıkça sinirim tırmanıyordu kapıya doğru bağırdım

-Patlama be geliyorum işte

Kapıyı açmam ile kapatmam bir oldu.Bu bir rüya olmalı.Hemen saçlarımı düzelttip yanaklarımı çekiştirdim biraz yüzüme kan can gelsin diye o sırada kapıdaki adam da bağırmaya başladı;

-Umut aç artık şu kapıyı ağaç oldum burada,daha fazla oyalanmadan kapıyı açıp karşımdaki adamın boynuna atladım.O harika kokusu doldu ciğerlerime ne kadar çok özlemiştim onu.Hasret ve mutluluk dolu bir sesle

-Hoşgeldin dedim sitem edercesine devam ettim

-Neden geleceğini haber vermedin dedim o anda çözüldü bedenimden ve muzipçe söylendi

-Boynumu ve aramızda kalan güzellikleri rahat bırakırsan hepsini anlatacağım,

O böyle söylenince istemeyerekte olsa bedeninden ayrıldım bir daha ona böyle sarılma fırsatım olmayacatı taa ki o İzmir'e geri dönerken vedaşlaşmamıza kadar.Ne kadar çok özlemiştim onu kaç ay olmuştu onu görmeyeli.İstanbuldaki şirket umrunda bile değildi ve İzmirdeki şirkette onu bağlamıyordu bir polislik sevdasına tutulmuş her şeyi elinin tersiyle itip polis olmuş iyikide olmuş yoksa onunla bu hayatta karşılaşma ihtimalimiz imkansızdı.Tıpkı benim ona aşık olmuş olmam gibi.

-Bende iyiyim Umut teşekkür ederim,sesiyle kendime geldim ne söylediğini idrak etmeye çalışıyordum

-Hı ? ne dedin

-Kapıda kaldın diyorum bu güzelliklerde elimde kaldı al istersen bir vazoya koyarsın,işte o zaman farkettim ellerindeki mor ve beyaz karanfillerden oluşan buketi.Ne zaman evime gelse bana muhakkak bir buket karanfil alırdı,bilirdi çünkü çok sevdiğimi.Keşke bilmeseydi keşke hiç almasaydı bu çiçeklerin bir anlamı yoktu çünkü Devrim bu çiçekleri yalnızca "arkadaşına" alıyordu.Bir insan bile bile ateşe atar mıydı kendini ? Canı yana yana sever miydi hiç sevilmeyeceğini bilerek ,işte benim yaptığım tam da bu asla beraber olamayacağım ,hiçbir zaman kollarının arasında uyuyamayacağım bir adama aşık olmuştum.Gözlerim doldu bir an, sanki sevecek başka adam kalmamıştı da Devrim'e aşık olmuştum.Bu düşünceler beynimi çatlatırken Devrim salona doğru geçti bende mutfağa geçtim kahve yapmak için yoksa kafam başka türlü ayılmayacaktı.Kettle çalışmaya başlayınca kupaları alıp kahveleri hazırladım.Devrim sütsüz şekersiz sert kahveyi severdi polislikten gelen bir alışkanlıktı ben ise onun aksine bol sütlü ve bol şekerli severdim bu haksızlıktı biz bu kadar zıt olmak zorunda değildik.Kaynayan suyu kupaların üzerine ekleyip salona geçtim kapıdan girer girmez görüş alanıma kanepeye kıvrılmış Devrim girdi.Belliki çok yorulmuştu kimliğini ve silahını koyduğu sehpadaki anahtarlara bakılırsa  İzmir'den buraya arabasıyla gelmişti.Peki ama neden ? Huyu değildir ki arabayla gelmek iki gün kalıp döner çünkü.Neyse uyanınca hepsini öğrenecektİm zaten,içeriye geçip bir pike alarak üzerini örtüm ve başucuna oturup onu izlemeye başladım.Yüzü ne kadar da kusursuzdu uzun kirpikleri vardı ve o kirpiklere muhteşem görünen biçimli dudakları eşlik ediyordu hafifçe yüzüne düşen saçları aklımı başımdan alıyordu.Yüzüne dokunmak için elimi uzattım ama yaptığımı farkedince  hızla geri çektim ona dokunamazdım ben Devrim'i sevemezdim.Bir damla yaş yanağımdan süzülürken yan kanepeye geçip kıvrıldım.

UMUTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin