1-

100 11 6
                                    

22.11.13

Sevgili günlük;

Olayların üstünden tam bir hafta geçti. Fakat şu bir haftada o kadar çok olay oldu ki. Bu haftada öyle olacak gibi. 2 gün sonra anne ve babamın boşanma davası var. Duruşmaya gitmek bile istemiyorum. Ama vekaletimin annemde olması için gitmeliyim. O adamın bir daha yüzünü bile görmek istemezken onunla yaşamak ölüm gibi olurdu. Anneme ve bana böyle bir şey yaptığına hala inanamıyorum. Duruşmaya da sırf onu görmemek için gitmek istemiyorum zaten. Alçak herif ! Onu asla affetmeyeceğim. Babam dediğim adam aslında baba gibi kutsal bir lakabı hiç haketmiyormuş. Annemi beni hiç mi düşünemedi? Babam yüzünden annem her gece ağlıyor ve benim duymadığımı sanıyor. Hıçkırıklarını bastırmak için yorganın altına girse bile duyuyorum ve içim parçalanıyor.

Bir anneyi ağlatmak dünya üzerindeki en büyük suç olmalı. Annemin acı içindeki feryatlarını dinlemek işleyebileceğim en büyük suçun cezası.

Güzel annem benim. Arkamda olan tek kişi.

O bana bir şey yokmuş gibi davranmaya çalıştıkça daha çok üzülüyorum. Her geçen gün eriyor. Gözümün önünde, yavaş yavaş, annemin yıkıldığını görüyorum. Bir şey yapamadığımı görmekte beni eritiyor. Ne yapabilirim ki? Üzülme mi diyeyim? İnsanların üzülme demesi kadar saçma bir şey var mı ki? Gerçekten üzülme deyince karşısınaki üzülmüyor mu sanıyorsunuz? En berbat teselli. Eğer karşınızdaki kişiyi teselli etmek istiyorsanız berbat teselliler vermeyi kesin ve ona sarılın. En çokta bu acıtıyor canımı. Ona teselli için sarılamamak. Benim bilmemi bile istemiyor. Karşımda güçsüz biri gibi gözükmek istemiyor. Halbuki bilmiyor karşımda dünyanın en güçlü insanı olduğunu.

Anne gibi kutsal bir varlığı üzdüğü için onu asla affetmeyeceğim. Annemin iç çekişleri kulaklarımdan silinmediği sürece o adamın adını ağzıma bile almayacağım. O ADAMDAN NEFRET EDİYORUM!

Ailem hakkında daha fazla bahsetmek istemiyorum. Ki aile bile kalmadı ki ortada.

Anne ve babamla aile ilişkilerim korkunç haldeydi. Öte yandan aşk hayatım iyiye gitmeye başladı diyebiliriz. Bugün Jake'nin (sevdiğim çocuğun adı işte bu. Adı bile çekici. Tabi en yakın arkadaşımı sevdiğini aklıma getirince çekicilik falan kalmıyor. Ah niye yalan söylüyorum öyle bile çekici! Kahretsinki ona karşı hislerim değişmedi ve değişmiyor! Beynim onu sevmekten vazgeçmemi söylerken kalbim tam tersimi söylüyor. Beynim ve kalbim aralarında tartışırken pek normal düşünemiyorum ve dikkatimi toplayamıyorum. Konudan iyice uzaklaşmadan döneyim.) BUGÜN JAKE'NİN ÜSTÜNE DÜŞTÜM! Gerçekten tamda filmlerdeki gibiydi. Çok iyi reflekslere sahipti ve beni eliyle kavrayıp kaldırdı. O an göz göze geldik ve kalbim duracak kadar hızlı atmaya başladı. Gözlerine baktım. Irisinden, göz bebeğine kadar içine. Bulutlar kadar güzeldi. O an hiç bitmesin isterdim. Midemde kelebek falan yoktu. Bildiğin orangutanlar takla atıyordu. Aşk böyle bir şey mi? Kalbin çalışmasını yitirmesi mi aşk? Ellerini tuttuğu yerin alev alev yandığını hissetmek mi aşk? Onun için dünyalara vermeyi göze almak mı ? Göz bebeklerinin büyüyüp, nabzının saniyede yüz kez atması mıdır aşk? Nedir aşk? onu hissetmek, ona sahip olmak, şarkılarda bulmak mıdır onu? Nasıl bir şeydir aşk? Gözlerine bakıp ağustosu güz gibi hissetmek midir? Rüyalarını onunla süslemek mi?

Aşk nedir sorusuna "Yenir mi?" diye cevap versem garip olmazdı. Ben aşkı hiç tatmadım ki. Hep isterdim bir beyaz atlı prens. Aşık olanlara göre şanslıyım ama kendime göre şanssız. Aşk söylenildiği kadar insanı köleye çevirse bile yaşamak isterim. Bir insanın gözlerinde kaybolmak ne kadar köleye dönüştürsede kalbimin vücudumda yer değiştirmesini hissetmek isterim. Sanırım mazoşistim veya mal.

Herneyse konuyu yine geçtim. Ne çok konu atlıyorum. Jake... Onun koruyucu elleri, tapılası yüzü, mükemmel saçları ve o gözleri..

Gözleri tam olarak mavi mi yeşil mi sorusunun cevabını bulmuş oldum. Mavi. Hemde gökyüzü kadar mavi. Galiba bana karşı bir şeyler hissediyor. Aman Tanrım!

Aşkta kazanan kumarda kaybeder sözü bence yanlış. Orada kumar yerine sağlık olmalıydı. Nefes darlıklarım daha sık olmaya başladı. Hala halsizlik içerisindeyim. Bronşit sanırım. Tabi bu Doktor Kyle'nin teşhisi. Kendi teşhisim ne kadar doğru olur bilmiyorum ama şu sıralar annemden bemi doktora götürmesini isteyemem. Olaylar o kadar üst üste geldiki. Anneme üzülüyorum. Ona daha fazla yük olamam. Şu boşanma davası bir bitsinde. Hem zaten ben pek sık hasta olmam. Bünyem kuvvetlidir. Bir sorun olduğunu sanmıyorum, her şey yolunda. Çokta sağlıkta kaybetmemişim. Umarım aşktada kaybetmem.

İşte ben. Kylie. İsmini bile doğru telafuz edemeyen ama sorsan dünya kadar bilgili ben. Aşkı tatmayıp sanki aşk filazofu gibi tanımlayacak ben. Felsefeden kalmış ama günlüğünde milyonlarca felsefe yapan ben. Ben Kylie. Lise çağında aşık olduğunu sanan, ailevi sorunlarıyla uğraşan, şansı bir türlü düzgün gitmeyen çirkin kız. Ve bu benim günlüğüm. Kendimi kendim olarak hissedebildiğim tek yer.

SA ARKDŞLR NORMALDE BU HİKAYEYİ YETERSİZ BULMUŞTUM VE DEVAM ETMİYCEKTİM AMA SON ZAMANLARDA HERKES BUNUN İÇİN YB İSTEYİNCE DAYANAMADIM YAZDIM HADİ YİNE İYİSİNİZ SJKS BU BÖLÜM SADECE GEÇİŞ BÖLÜMÜ OLAYLAR YENİ BAŞLIYO HEHEYT :dd NEYSE VOTELERİ EKSİK ETMEYİN SİZİ SEVİYORUM MCK

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20, 2014 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kyle'nin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin