Merdiven Altı Bir Gün

37 4 47
                                    

Uyandı yine kötü bir sabaha.. Annesi kahvaltıya çağırması gerekirken, itici halası çağırıyordu. O da kahvaltı yapması için değil, sofrayı hazırlaması içindi, tüm bu bağırmaları. Bay ve bayan Turdster ölmüştü. En azından öldüğünü biliyordu. Üvey Halası ve Eniştesi nerdeyse hiçbir şey bahsetmiyorlardı. Ama her buldukları fırsatta kötülüyor ve üste çıkmaya çalışıyorlardı. Alfert bu konuya hem üzülüyor hem de çok kızıyordu. Hep içine atıyor, hislerini bastırmaya çalışıyordu. Biliyordu ki hislerini içine ata ata birikecek ve bir gün patlama noktasına gelecekti, o zaman gelene kadar içine atmayı yeğliyordu.

Alfert tam bir kitap aşığıydı. Zaten kitap okumayı sevmese bile mecbur kalıyordu. Evde üvey Kuzeni Mesti, Halası Jalye ve Eniştesi Kennan ile yaşamaya mahkumdu. En küçük bir yanlışında bodruma atılıyor, sabaha kadar aç ve susuz bırakıyorlardı.

Aslında Alfert burayı seviyordu, yukarıdakilerin çilesini çekeceğine aşağıda yalnız başına rahatlıyor, kitap okuyor, ailesinin fotoğraflarını okşuyordu. Çıkma zamanı gelince de zaten uyuya kalıyordu.

Alfert kahvaltıyı hazırlamaya başladığında çardakta Eniştesinin kız kardeşi bayan Latisya'yı görmüştü o kadını hiç sevmezdi. Gerçi bu evde hiç kimseyi sevmez, bir kişi dışında bay Davud. Bay Davud gerçekten iyi biriydi, fakat biraz garipti. Bay Davud, Alfert'i gerçekten severdi, onun düşüncelerini destekler ve ev işlerinde hep ona yardım ederdi.

Barbara; "tatlım bir sütlü çay getirde içelim."
Jalye; "Alfert hemen bir çay yap, sütü bol olsun."
Barbara; "benim ki az şekerli olsun."
Alfert; "hemen efendim."
Jalye; "acele et."

Alfert mutfağa geçip çayı yaptı, içine de biraz süt koydu. Tam çayları getirdiğinde kuzeni Mesti yere ip gerdirmişti. Resmen ailesinin ona kızmasından haz duyuyordu. Alfert elindeki tepsiyle birlikte yere düştü, elindeki çaylarda Latisya'nın üzerine döküldü.

Latisya; "aaa inanamıyorum sen ne yaptığını sanıyorsun."
Alfert; "ye-yemin ederim kasıtlı yapmadım."
Jalye; "derhal içeri git geliyorum, tatlım çok özür dilerim istersen sana Paris'ten aldığım elbisemi veriyim."
Latisya; "senin bir suçun yok bu çocuğun kanında sorun var."
Jalye; "haklısın tatlım haklısın, bu çocuğun kanı bozuk."
Alfert; "benim annemin ve babamın kanı bozuk değil, asıl sizin gibi insanların kanı bozuk."
Jalye; "nasıl böyle konuşursun, ee tabii anne baba eğitim vermemiş çocuk bu yaşından sonra mı düzelecek."

Alfert bu söylenenleri çok kafasına takmadı, böyle şeyleri duymayı alışıktı zaten. Daha halası söylemeden bodruma girip ağlamaya başlamıştı, normalde ağlamazdı fakat bu sefer canına tak etti.
Tamda en sevdiği kitabı eline alıp okumaya başlayacakken çift korna sesi kulağına çarptı. Bu mutlaka bay Davud olmalı idi.
Sesi duyduktan sonra kapı tıklandı. Bu kesinlikle bay Davud'du çünkü kapı tıklanmıştı kimse ona bu kadar saygı bile duymazdı.

Davud; "Alf yine mi seni buraya attılar."
Alfert; "şey aslında ben kendim geldim."
Davud; "peki niye?"

Alfert bu sorunun üzerine cevap vermedi, kirpiklerinde kalan son gözyaşlarını sildi.
Davud, "sanırım moralin bu sefer gerçekten fazlasıyla bozulmuş." dedi. Bu sözünden sonra içinden kendi kendine "ne zaman güzel oldu ki" dedi.

Alfert böyle geçen birkaç dakikanın üzerinden sonra aniden yukarı çıktı. Aniden bir bağırma sesleri gelmeye başladı. Davud yukarıya bir göz ucuyla baktığında Alf'ın bütün hızıyla küçücük bavuluyla, bir avuç eşyayı topladığını gördü.

Jalye; "nereye gittiğini sanıyorsun?"
Davud; "o benimle geliyor."
Jalye; "sen kim oluyorsun da bizim büyüttüğümüz çocuğu elimizden alıyorsun, Eyman'ın arkadaşı olabilirsin ama bana sormadan çocuğu evden alamazsın."
Davud; "izin alanda yok zaten, şimdi çık yolumuzdan."

Bayan Jalye tüm gücüyle arkalarından bağırırken Davud eski model İmpala arabasıyla o küçük tatil sitesinden kendi güzel çok odalı tek başına yaşadığı, yani kısmen tek başına yaşadığı eve gittiler. Kısmen dedim çünkü o evde bazen büyük patileri ve büyük kuyruğuyla gezen bir köpek beliriyor. Bu durumu tam olarak bay Davud'da çözememişti.

Alfert yol boyunca hiç konuşmadı, o evi her ne kadar sevmese de orada geçirdiği zamana üzülüyordu.

Alfert hala olan biteni anlamaya çalışırken bay Davud odaya elinde bir kahve fincanıyla girdi.

Davud; "al için ısınır."

Alfert; "teşekkür ederim efendim."

Davud; "afiyet olsun."

Alfert; "siz içmiyor musunuz?"

Davud; "benim dışarıda halletmem gereken işlerim var, uslu dur tamam mı?"

Alfert; "evde tek başıma mı kalacağım?"

Davud; "işim çok uzun sürmez, hemen gelmeye çalışırım, bu arada sende eve alışmaya çalış, malum artık burada kalacaksın öyle değil mi?"

Alfert; "haklısınız efendim."

Davud pek endişelenmeden usulca kapıya yönelir, çünkü alfert'in gerçekten cesur bir çocuk olduğunu bilir.

Davud; "ben çıkıyorum, ortalığı çok dağıtma olur mu?"

Alfert kafasını evet dercesine salladı. Davud çıktıktan sonra içine bir ürperti geldi, bu eve ne zaman gelse olurdu bu, daha öncede birkaç kez bay Eyman'ın zorlamasıyla evi temizlemek için gelmişti fakat buna bay Davud müsaade etmedi.

Alfert kahvesini bitirdikten sonra mutfağa götürmek için alt kata gittiğinde kocaman bir Kangal köpek cinsiyle karşılaştı. İlk önce korksa da köpek ona sevgiyle yaklaştı birkaç dakika birbirlerine boş boş bakıştıktan sonra köpek yoluna devam etti. Alfert nereye gittiğini merak ettiği için onu takip etmeye başladı, köpek ağır ağır giderken birden hızlanarak yukardaki kata çıktı ve bir odaya girdi. Alfert ne olduğunu anlamak için yavaş yavaş kapıyı açmaya başladı...Ortalıkta köpeği göremedi. Resmen kafayı yiyecekken çift korna sesini duydu. Hemen ışık hızıyla aşağı kata indi ve daha kapı çalmadan kapıyı açtı.

Davud; "anlaşılana göre evde canın çok sıkılmış yada..."

Alfert; "şey aslında canım sıkılma-ıı, evet canım çok sıkıldı efendim."

Davud; "haklısın bazen benim bile küçücük canım sıkılıyor bu kocaman evde, bir ben birde bif olunca insanın canı sıkılıyor, o da bir var bir yok.

ALFERT TURDSTER ve Tengri Anahtarının SırrıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin