Bölüm 2 (Bilet Tartışması)

25 5 2
                                    

     Sabaha kadar uyumadık ve Ebru bu zamanda İzmir'de yaşamış olduğu aşkını anlatıyordu bana. (Onun çıkmadığı kişi kalmadı neredeyse). Anlatırken çok heyecanlanıyor, kalbi pır pır atıyor, içinde kelebekler uçuşuyordu. Bende onun bu hallerine gülüyordum belli etmeden. Ve söze başladı. 


     ''O kadar yakışıklı ki kanka görmen lazım. Onu görür görmez vuruldum ona. Çok tatlı ya. O kaslı vücudu, gülüşü, kara gözleri beni benden alıyor''. (Aslında dediği kadar kaslı değil :P) Acaba bende bir gün gönlümün efendisini bulabilecek miydim? Bende mutlu olacak mıydım? Bu daldığım derin düşüncelerden Ebru'nun heyecanlı sesi aldı beni. ''Hey! Sema aklın nerede senin?'' diye sordu ve söze devam etti. ''Yoksa seninde mi bir aşkın var ve de bunu bana anlatmıyor musun?'' dedi. Bende ''hayır tabi ki de saçmalama'' dedim. O da ''iyi peki öyle olsun'' dedi inanmamış bir şekilde.


    Bu uzun aşk konuşmalarından sonra ikimizde yorgun düşüp uyumuştuk. Yarın için plan yapmıştık, sinemaya gidecektik. Uyanıp kahvaltımızı yapar yapmaz hemen hazırlandık. Tabii Berna durur mu o da erkenden kalkmış ''abla benden geleceğim sizinle'' deyip ağlıyordu. Tabi ki üzülüyordum ama yapacak bir şeyde yoktu. En sonunda annem onu ikna etti de gitti.

      Hazırlanıp yola çıktık. Arabayı ben kullanıyordum. Kısa sürede sinema salonlarının olduğu yere ulaşabildik. Allah'tan yolda trafik yoktu, bir de bu sıcak havada bunu çekemezdik herhalde. İkimizinde beğendiği filmi seçip ben bilet almak için bilet gişesine geçtim. Yoğun bir kuyruk vardı. Bilet kalmayacak diye tereddüt ediyorduk. Sıkılmış ve ayakta durmakta yorulmuşken birden önüme birisi geçti. Sıramı kaptı ÖKÜZ! ''Siz ne yapıyorsunuz?'' diye sordum. O da gayet rahat bir tavırla ''bilet alacaktım, bir sorun mu var'' dedi. Sinirlenmeye başlıyordum. Aniden ''sorun sizsiniz bey efendi!'' diye çıkıştım. O ise pişkin pişkin sırıtırken ''neden?'' diye sordu. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu bu insanlar anlam veremiyordum açıkçası. Bir müddet sinirimin azalmasını bekledikten sonra ''bilet alabilmek için bu kadar heyecanlı olacağınızı tahmin edemeyip sabırsızca benim sırama geçtiniz galiba'' dedim. Yüzündeki ifadeyi görmeniz lazımdı resmen boş boş baktı yüzüme ve ''tatlı ve güzel olduğunuz kadar da asabisiniz galiba''dedi. Hem şaşırdım hem kızdım hem de utandım. Utanınca yanaklarım pembeleşiyordu ve ben bunu hiç sevmiyordum. Birden ''utandığını bu kadar belli etme bence, bu seni hayatta zorlar.'' dedi. Sinirlenmiştim ve ''hayır! Ben utanmam!'' dedim yalancıktan. O ise yine pişkin pişkin inanmamış bir şekilde güldü. ''Utanmadığın için şu an yüzüme bakamıyorsun galiba'' dedi. Evet bakamıyordum yüzüne, haklıydı, utanıyordum çünkü. O ise mavi gözlerini üstümden ayırmıyordu, bunu hissedebiliyordum. Dikkatlice beni süzüyordu. Aniden heyecanlı ve eğleniyormuş bir şekilde ''bu arada güzel ve tatlı olduğun kadar da çok çekicisin!''dedi. ÖKÜZ!!! Bunu bana nasıl diyebilirdi. Öfkelenmiştim ve hiç tereddüt etmeden en sert şekilde bu saçma ve terbiyesizce konuşmasının karşılığında yüzüne tokat attım. Bana acayip derecede şaşırmış bakıyordu. Bu son lafı bana demeyecekti. Etraftaki insanların bize baktıklarını anlayabiliyordum. Ve ona ''bu son dediğini bana demeyecektin!'' dedim sinirle. Ona tokat attığıma pişman olmuştum açıkçası, üzülmüştüm. Evet ben biraz agresif, utangaç ve azıcıkta sinirli bir insanım. 'Neden bana bunu yaptın' der gibi bakıyordu gözlerime. Özür dilemek çok isterdim ama hemen oradan uzaklaşıp çıktım. Ben bilet almak için gittiğimde Ebru da mağazada kıyafetlere bakıyordu o sırada ve benim o adama tokat attığımı görmedi. Aslında bir yandan da görmemesi iyi olmuştu çünkü günlerdir ağzından düşürmezdi buna eminim. Ama yine de bu olayı ona tabi ki de anlatacaktım. Çünkü o benim en yakın arkadaşımdı. Ve ne tepki vereceğini de çok iyi biliyordum 'oha kanka ne yaptın sen!!!' diyecekti. Ebru'yu unutup sinirden hemen dışarıyı çıktım. Sonra telefonum çaldı, arayan Ebru'ydu. Telefonu açtım ve direk ''kanka neredesin sen?'' diye bir soruyla başladı. ''Eee şey kanka kusura bakma ya bir çocuğa sinirlendim sana da haber veremeden çıktım, özür dilerim kanka.'' ''Önemli değil kanka. Tamam neredesin sen şimdi? Oraya geleyim ben.'' ''Tamam canım ben hemen kapının orada ki bankta oturuyorum.'' ''Tamam'' deyip telefonu kapattı. Otuz saniye sonra yanımdaydı, tabii ki soruları da yanımdaydı. ''Neler oldu Sema hemen anlat çabuk!'' diye meraklı gözlerle hemen yüzlerce sorusundan birisini sormuştu bile. Derin bir iç çekip sorusunu yanıtladım. Olanları tamamen anlattıktan sonra yüzünde 'bunların hepsini sen mi yaptın gerçekten Sema?' der gibi şaşkın bir şekilde yüzüme bakıyordu. Gerçekten bende kendime inanamıyordum açıkçası. Her neyse biz sonra lunaparka gidip kafa dağıtmaya karar verdik. Saat geç olmuştu. Kafa dağıtalım derken zaman su gibi akıp geçmiş bile. 


        Benim ise hala daha aklım o adını bilmediğim yakışıklıdaydı. Ama bir o kadarda ÖKÜZDÜ!

































Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 13, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

AŞK'A TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin