Leydi Kenna ve Mary gizli bölmeden geçtikten sonra bir tünele girmişlerdi. Bu tünelin sonu ahırda bitiyordu. Ahırdaki atların birine bindi Kenna. Az ilerde ki hana girdiler. Hancı Kenna ya bir oda ata ise yem vermişti. Odaya geçtiklerinde Mary melek gibi uyuyordu. Çok güzel bir bebekti. Annesinkiler gibi kahverengi gözleri vardı. Ama babasına çok benziyordu. Gülüşü ağlaması uyması aynı Kral James di. Leydi Kenna Kral James e aşıktı. Bunu sadece Kral James ve Tanrı biliyordu. Kral James ona onu asla sevmeyeceğini söylemişti. Ama kalbi bir türlü söz dinlemiyordu. Yıllar geçsede kalbinin derinliklerinde Kral James vardı. Onu son nefesine kadar sevecekti.
7 Yıl Önce
Prenses Margeret muhafizlarla birlikte dışarı çıkmıştı. Festivale doğru gidiyorlardı. Biraz ilerde de bi köle pazarı kurulmuştu. Prenses Margeret ' ın dikkatini o pazar çekmişti. Arabacıya oraya sürmesini söylemişti. Arabacı ne kadar istemesede yapmak zorunda kaldı. Çünkü o bir varis ve prensesti. Prenses Margeret pazarı gezmeye başladı. Anlaşılan savaşta esir alınan insanlar burada satılıyordu. Margeret ın dikkatini pazardaki bi kız çekmişti. Margeret la yaşıttı. Ama ondan fazlasıyla küçük gözüküyordu. Yüzünde bi kaç kırbaç izi vardı. Fazlasıyla zayıftı. Saçları yer yer dökülmüş ve yanmıştı. Margeret kızın yanına gitti ve adını sordu. " Adım Kenna" dedi kız fazlasıyla korkmuştu. Aksanından bir İskoçyalı olduğu anlaşılıyordu. Kızın yanına oturdu. O an pazarcı adam geldi. "Eger almayacaksan yanında durma. Hem sen buraya nasıl geldin? Burası senin gibi küçük hanımlara uygun değil" dedi hiddetle pazarcı adam. O an muhafizın biri söze atıldı. " Senin karşında kim var biliyor musun" dedi sinirle. Pazarcı " Gereksiz bir soylunun gereksiz bir çocuğudur." Dedi küçümsiyeci bir tavırla. " Senin o gereksiz dediğin aile varya onlar Ingiltere Kraliyet Ailesi bu kızda Prenses Margeret" dedi muhafiz. Pazarcı bunları duyunca utandı. 'Çok öz-zür d-dilerim majesteleri. Dedi ve Prenses Margeret ' ı selamladı. " Önemli değil pazarcı. Şimdi sana bi teklifim olacak. Bu kızı bana ne kadara verirsin" dedi. Arkasındaki kızı göstererek. Bi insanın bir mal gibi satılması hiç hoşuna gitmiyordu. "O size göre uygun değil ben size daha beceriklilerini göstereyim" dedi.
" Ben bu kızı istediğimi söylemiştim".dedi hiddetle Prenses Margeret. "Peki prensesim. Bu köle benim size demin ki davranışım için hediyem olsun "dedi. " Peki".dedi Prenses Margeret. Kızın yanına gitti. "Benimle gelmek ister misin "dedi. Kızın yüzünde bi gülümseme oluştu. "Evet leydim " dedi. " O bir leydi değil aptal kız o bir prenses " diye bağırdı pazarcı. Kız bunu duyunca utandı. Af diler gözlerle prenses Margeret 'a baktı. " Benim yanımdaki bi leydiye bunu diyemezsin"dedi prenses. Kenna bunu duyunca çok şaşırdı. Leydi demişti prenses. Leydi Kenna kulağa hoş geliyordu. " Haydi leydi Kenna hazırlan gidiyoruz" dedi prenses Margeret. Arabaya binip o pazardan uzaklaştılar.Günümüz
Güzel günleri düşünürken Leydi Kenna' nın gözünden bi kaç damla düştü. Kraliçe Margeret' a değer veriyordu. Onun ailesi gibi olmuştu. Hatta Kenna ' ya İskoçya ' da şato yel değirmeni birde kocaman bir arazi vermişti. Eğer Elizabeth' e gidmezse İskoçya ' ya geri gidecekti. Mary orda saklayacaktı. Onu eğitecek , zamanı gelincede prenses olduğunu da söyleyecekti. Mary' nin ağlama sesiyle uyandı Kenna. Acıkmıştı. Mary ' yemek bulmak için aşağıya indi. Aşağıda Hancı ve bi adamı konuşurken buldu. Konuşmaya kulak misafiri oldu. 'Kraliçe Margeret çok iyi bir kraliçe ve insandı' dedi hancı adam. "Haklısın çok iyi bir insandı. Halktan birisi gibiydi. Evim yandığında bizzat kendisi geldiğinde çok şaşırmıştım. Bir kraliçe bir pazarcının ayağına nasıl gelirdi diye düşündüm hep. Ama gerçek kraliçe olmak bunu gerektiriyormuş " dedi uzun boylu genç adam. " Kalbi kadarda güzeldi aynı zamanda" diye ekledi genç adam. Kraliçe Margeret ' ın herkes gibi kahverengi saçları vardı ama o saçlar bile onda daha özel ve güzel duruyordu. " Ama insanı en çok üzen şey ne biliyor musun Tom kendi halkı tarafından yani Ingilizler' ın onu öldürmesiydi". Duyduklarıyla şoka uğrayan Kenna adının Tom öğrendiği hancının yanına gitti. " Bana süt ve biraz yulaf verir misin" dedi. " Elbette leydim" dedi adam. Hancı gidince genç adamın yanına gitti. " Bana Kraliçe Margeret hakkında ne biliyosan çabuk söyle " dedi Kenna "Dün gece sarayı basan ingiliz askerler tarafından zehirli kılıçla yaralanmıştı. Bu günde ölüm haberi yayınlandı. Kıyafetlerini ve taçını az ilerde ki gölde bulundu " dedi adam. " Peki bu haberleri nereden alıyorsunuz " dedi Kenna "Leydi Lola nın öldüğünü sanmışlar. Onu orada sarayda bırakıp diğer leydileri ve kraliçeyi alıp gitmişler. Bunlarıda Leydi Lola anlatıyor " dedi adam "Teşekkür ederim" dedi Kenna " Rica ederim leydim " dedi adam. O arada hancı Kenna nın istedikleri ile gelmişti. Kenna adama parayi verip yukarı çıktı. Mary ' nin karnını doyurdu. Daha sonra tuttuğu göz yaşlarını salıverdi. Canı yanıyordu. Kardeşi dediği Kraliçe Margeret ölmüştü. Hepsini de kardeşi denilecek Elizabeth yapmıştı. Hıçkırıkları artarken Mary de ağlamaya başlamıştı. Mary ' i kucağına aldı. Margeret onu ona emanet etmişti. Ve söz verdiği gibi onu koruyacaktı. Artık Ingiltere'ye gitmek yoktu. Fransa da güvenli değildi. Iskocya ya gidecekti kararlıydı. Göz yaşlarını sildi. " Ağlama Mary annenin intikamını alacağız artık güvende olacaksın" dedi . Oysa bu dediklerine kendi bile inanmamıştı.
Devam edecek..
![](https://img.wattpad.com/cover/96707379-288-k527746.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reign
FanfictionSırlarla dolu bir tarih. Her açtığı kapıda tarihin gizemini öğrenen Mary bu seferde öğrenebilecek mi.... Bir gece saraya olan saldırı yüzünden mavholan hayatlar tekrar düzelecek mi... Kalbi kırık bir Kraliçe aşkı geri bulabilecek mi yoksa tamamen...