Tozlu sokaklarda yürürken ayakkabalarımın kirlenmesini umursamadan ufak çaplı bir tekme savurdum. Bunu neden yaptığım hakkında bir fikrim yoktu ama hoşuma gidiyordu. İşte yine bugün ezbere bildiğim kasvetli, gri sokakları tekrar tarıyordu gözlerim. Sanki bugün farklı şeyler yapmak geliyordu içimden. Ne yazık ki hayat buna izin vermiyordu.
Ben Kim Taehyung ailem erkeklerden hoşlandığımı öğrendiğinde babam tarafından kapı dışarı edildim. İşte bu nedenle Daegu'daki ailemi bırakıp Busan'a yerleştim. Karnımı doyuracak param olmadığı için bir cafede işe başladım. Ama tuhaf giden bir şeyler vardı. Burası öyle hepimizin bildiği bir cafei değil. Pis işler dönüyor.
Cafenin kapısını yavaşça iterek açtım. İçerideki Baekhyun'a selam verip önlüğümü giymeye arkadaki personellere ait odaya girdim. Tişörtümü tek hamlede çıkarıp büyük düğmeli mavi gömleği giydim ardından da siyah pantolonumu. Derin bir iç çekip büyük aynanın karşısında kumral saçlarımı düzelttim.
Kapıyı açıp tezgaha doğru ilerledim. Elime kuru bezi alıp bardakları kurulamaya başladım. O sırada Baekhyun'un yumşak sesini işittim:
-Hey! Tae bugünki gece nöbeti senin.
-Hyung gerçekten geceleri burada kalmaktan nefret ediyorum. Başka biri kalsa olmaz mı?
-Olmaz Taehyung. 3 haftadır seni idare ediyorum eve gidip biraz dinlenicem.
-Peki hyung.
Mecburen kabul etmeliydim. Haklıydı beni uzun zamandır idare ediyordu. Hem bir geceden bir şey olmazdı değil mi? Baekhyun hyung buranın geceleri manyaklarla dolu olduğunu söylerdi bekleyip görecektim.
₪₪₪₪₪₪₪ ₪₪₪₪₪₪ ₪₪₪₪₪₪₪
Saat akşam 8'i gösteriyordu. Baekhyun hyung yaklaşıp bir saat önce çıkmıştı. Burası biraz kalabalıklaşıyor ve yüzünü daha önce burada gördüğüm ama tanımadığım insanlar yerlerine oturuyorlardı. Ama tek kişinin derdine düşmüş onu bekliyordu. Beklenen kişi Park Jimin. Bay Park gecelerin bir numaralı adamı. Bizim cafede, köşede siyah bir oda var. İşte o odanın sahibi. Onunla yatmak için sadece kızlar değil erkekler de savaşır. Fakat Park Jimin'in tek kuralı. Bir kere yattığı kişiyle asla bir daha yatmaz.
Ben gelen müşterilerle ilgilenirken kapının açılma sesini duydum ve gözlerimi kapıya yönelttim. Park Jimin kapının fazla ses çıkarmasını umursamadan bacağıyla kapıya bir tekme geçirdi. Siyah deri ceketi, içine giydiği beyaz gömlek ve altındaki dar kot pantolonuyla oldukça iyi görünüyordu. Parmaklarını saçlarının arasına geçirip seksi ve yakışıklıyım bakışları atmaya başladı.
Bana doğru yaklaştı ve tam karşımda durdu. Gülümseyip arkasını döndü ve kollarını bana doğru uzattı. Ben öylece suratına bakıyordum. O sırada beni kendime getiren Bay Park'ın sesiydi:
- Hey! Erkek güzeli artık beni izlemeyi bırakıp şu ceketi çıkarır mısın?
Yüzümün bir anda ısınmaya başladığını fark ettim. Hiçbir şey söylemeden ceketi kollarından sıyırdım ve kasanım yanındaki ahşap askılığa astım. Tam işime devam edecekken tekrar Bay Park'ın sesini duydum:
- Acaba odam hazır mı?
- Hazır sanırım.
Baekhyun çıkmadan odayı hazırladığını söylemişti ama ne kadar hazır olduğu hakkında bir fikrim yoktu.
-Peki o halde. Hadi başlayalım, deyip geri çekildi. Yanında iki tane kalın eyeliner sürmüş erkekleri tutup odasına ilerledi.
~~~~~~ ~~~~~~~~~~~~~~~ ~~~~~~
Yaklaşık 3 saatin ardından odanın kapısı açıldı ve Park Jimin dışarı çıktı. Saçları terden ıslanmıştı ve nefes nefese bir hali vardı. Yanımdaki muslukta ellerini yıkadı, bense tabakları çıkartmak için uzandım. Vücutlarımız çok yakındı ve bu beni rahatsız etmeye başlamıştı. Ardından arkasına döndü ve şimdi neredeyse burun burunaydık. Kulağıma yaklaşıp yumşak bir şekilde:
- Sen de fena bir parça değilsin
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear No One
FanfictionElindeki büyük yeşil şarap şişesini kafasını kafasını dikti. Boğazına yayılan acıyla yüzünü buruşturdu. Boğazınıdaki acıyı umursamadan tekrar dikti kafasına şişeyi bu sefer hafif dalgalı denizi izledi. Sonra arkasında aşık olduğu sesi duydu: -Kendin...