2

3.1K 180 17
                                    

"Yaklaşık iki yıldır beni üzmediğin için sana minnettarım, Jungkook. Aslında utanıyorum ama seni hiç bırakmak istemiyorum. Bir yolu olamaz mı?" dedim bir çare sunmasını umarak baktığımda. Aksine ellerini cebine sokup,

"Yok, Jiyoung. İsterdim ama yok." kafasını salladığında gerçekten üzüldüğünü hissediyor, görebiliyordum. Ellerimi omzuna koyarak bana bakmasını sağladım. 

"Birlikte yürüdüğümüz yolun kokusunu unutma. Senden başka bir şey istemiyorum." dedim hayatın büyük çöküntüsüyle yüzleşirken. 

Konuyu dağıtarak omzunu çekti ve ardından gülümsemeye başladı. Gülümseyince farkına varmadan bende gülümsedim. O anda fark ettim, yağmurlu bulutlar yavaş yavaş dağılıyordu. Kara bulutların arkasında saklanmış güneş kendini göstermeye başlamıştı. Sanki şu son saatlerimize şahit olmak için saklanmaktan vazgeçmişti. 

"Bende senden son bir şey isteyeceğim." biraz zorlansada söylemekten kaçtığı şeyi bir çırpıda söyledi.

"Beni sevmekten vazgeçme. Çünkü ben seni sevmekten vazgeçmeyeceğim." utançtan arkasına dönüp birkaç saniye belini bana döndü. Sanki daha yeni bana ilanı aşk ediyor gibiydi. 

"Asla." dedim elimi onun eline götürürken. Cebindeki elini tuttuğumda tekrar eski haline döndü. Elini cebinden çıkarıp elimi bıraktı. Ne yapacağını merak ederken diğer eliyle düzgünce elimi tuttu. 

"Seninle tekrar birleşeceğimiz güne kadar hiçbir erkeğin elini böyle tutma. Yalvarırım."

*seni ddudduddu ile vuracağım. lisaya gittikçe abam yanıyor. 

ddaeng ⇢ jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin