AVCILAR

92 4 3
                                    

Sadece beş kişiydik o gece. Havada hiç bulut yok ‚ yıldızlar görünüyordu. Çok sert ve soğuktu. Tüm Ankara'yı gören yüksek ve kimsenin olmayacağı bir yere getirmişlerdi bizi. Arkadaşlarımla gerçekten kafa değıtıyordum.

Karavandan kocaman ve yumuşacık minderleri altımıza almıştık ve üzerimize de kalın kalın battaniyeler. Bu harika gece birasız ve müziksiz gitmezdi. Arka tarafımızdan ise uçsuz bucaksız bir orman. Kaan'ın söylediğine göre ormanın biraz içinde çok büyük olmayan harika bir göl. Sanırım daha keşfedilmemiş çünkü şimdiye kadar çöplük olması gerekirdi. Hayaller kurmaya başlamıştık bile, ormana kocaman bir ağaç ev yapacaktık. Evet İzmirde‚ Mersinde vardı zaten ama Ankarada neden olmasın ki. Bizim küçük ama bize göre kocaman bir karavanımız var ve canımız ne zaman isterse yola çıkıp nere eserse oraya gidiyorduk.

Canlı müzik yapıyorduk çünkü bu seyahatler için paraya ihtiyacımız vardı, aslında paraya çok muhtaç olmuyorduk Kaan'ın ailesi sayesinde hepimizin ailesine göre çok daha iyiydi durumları. Tamam benim bir ailem yok akrabam amcam‚ halam, dayım, teyzem. Hiç kimsem yoktu benim ,sadece arkadaşlarım var. Hep onlar oldular. Ben yeni doğduğumda böbreklerimde sorun çıkmış. Daha doğrusu böbreğimde.Tek böbrekli yaşıyordum. Hastaneden daha hiç yeni odama giremeden başka bir aileye evlatlık olarak verilmişim büyük bir acı! ailem trenin altında kalıyor ve tesadüfen sadece ben kurtuluyorum.

Ben yine derinlere dalmıştım ki yine Arya beni dürtü "hey biz buradayız" diye mızmızlanmaya başladı. Bir kahkaha patlattım nedenini bilmeden. Sanırım yine çok içmiştim. Bir anda hemen yanımda oturan beyaz tenli simsiyah saçlı ve mavi gözlü Kaan saçımla oynayıp boynunu öpmeye başladı. Yaklaşık üç yıldır sevgiliydik ve birbirimizi kendimizden daha iyi tanıyorduk. Anlaşılan o benden daha çok içmişti.

Emre ile Dora kendi hallerini kuruyorlardı. Arya bize gitar çalıp şarkı söylüyordu. Ona göre çok sıkıcıydık kendine macera arıyordu aslında. Oysaki hepimiz diğer insanlardan daha farklıydık yada benim kafamda kurguladığım saçma salak bir hayal. Bana hepimizin tek böbrekli olmamız tesadüf gibi gelmiyordu. Ayrıca tek böbrekli yaşayan bir insandaki hastalıkların hiç biri bizde yoktu. Büyük bir kuruntu galiba. Ne olabilirdi ki sihir mi yapacaktık o sadece filmlerde olurdu. Bu gerçekten koca bir kuruntu.

Gözlerimi açtığımda güneş doğmuş ve en tepedeydi. Ocak ayına göre hava bayağı sıcaktı. Lacivert kazağım ve daracık kot pantolonum sanırım beni bunaltmıştı . Üzerime Kaanın bol , önünde kocaman Metalica yazan siyah tişörtünü giydim. Onun üzerine siyah üzerime tam oturan yandan fermuarlu deri montumu. Altıma siyah bi tayt giydim çünkü Kaanın tişörtü baya uzun oluyordu. Altına ise siyah uzun çizmemi giydim. Benden başka kimse uyanmamıştı ve başım ağrıdan çatlıyordu. Dünden beri de hiç bir şey yememiştim ve fark ettim ki sadece buz gibi iki dilim pizza ve asiti kaçmış bir kola kalmıştı. Bunları yemeye mecburdum çünkü başımın ağrısını bir an önce geçirmek için hap içmem gerekiyordu. Onları yedikten sonra çantanın en diplerinden bir ağrı kesici bulup tuttum. Aslında karavanımızda sağlık dolabı vardı ama en önce oraya bakmayı akıl edememiştim.

Normalde her sabah koşuya giderdim ama bu gün karnının içini bir tuhaf hissediyordum. Sanki bir sürü arı karnımın içinde vızıldayarak dışarıya çıkmak istiyorlar gibi.Soda içtim belki iyi gelir diye ama o iyice kötü yapmıştı. Sanırım tuvalete gitsem iyi olacaktı ama öyle bir ağrı değildi ki bu. Çok daha farklıydı.

Arya ve Dora uyanıp yanıma geldiler ama anlaşılan onlarda benden pek farklı değillerdi. Hepimizin regl olma ihtimali yoktu. Bu fikir düşünülecek en saçma olanıydı ama başka ne olabilirdi ki? Dün gece yediğimiz ya da içtiğimiz bir şeyden mi zehirlenmiştik ama bu da olamazdı her zamanki yiyip içtiğimiz şeylerdi. Bir an önce doktora gitsek iyi olacaktı yoksa Kaan ve Emre uyandıklarında ya baygın ya da ölü bir şekilde bulacaktı. Hemen gidip Kaanı uyandırdım, hemen tuvalete gitmek istedi sanırım ona da bir şey olmuştu. Kesin yediğimiz bir şey bizi zehirledi ve her an ölebiliriz. Lanet olsun ki Emre de aynıydı artık yola çıksak iyi olacaktı ve bunun için cesaretli bir şoföre ihtiyacımız vardı. İçimizde en güzel araba kullanan Kaan dı ama hepimizden daha berbat görünüyordu. Hemen gidip ona sarıldım ve boynuna dudağının kenarına kocaman bi öpücük kondurdum. Ama hemen fırsatı kollayıp dudağını dudağıma bastırdı yavaşca yanından kalkarken kıvranıp İngilizce küfür ediyordu canı çok yaniyor sanırım.

Arabayı da Emre kullanacakdı. Arabaya atlayıp bulunduğumuz yerden ayrıldık. Sanki kamp alanından ayrıldıkça karnımın ağrısı daha azalıyordu ve sadece bende değildi bu. Arya, Dora ve Emre gülüşmeye başlamışlardı bile. Anlaşılan benden daha iyilerdi ama Kaan acıdan kıvranıyordu ve onun canı acıdıkça sanki benim de canım acıyordu.

Kızlar "Hastaneye gitmeyelim." dedikleri anda bir çığlık kopardım nedenini bilmiyordum Kaan çok kötüydü ve bu şekilde geri dönemezdik. Bağırarak " En yakın hastane neredeyse oraya gidelim Kaan ölüyor dedim. " ve gerçekten öyleydi. Kızlar hemen yanıma geldiler ve Kaan'ı karavanın yatağına yatırdık. Dora'nın " Toprak sakin ol lütfen onun bir şeyi yok iyileşicek." demesine rağmen kendimden geçmiş bir şekilde ağlıyordum Kaan ölemezdi. Arya " Geldik zaten bak geldik." diye beni uyarmıştı ki bir an gözlerim karardı.

Uyandığında baş ucunda Arya ve Dorayı buldum bir an ne olduğunu hatırlayamadım ve " Ne oldu ?" diye yataktan doğrulmaya çalıştım ama başımda inanılmaz bir ağrı vardı. Dora " Dur sakin ol bir şey yok ." deyince hemen Kaan geldi aklıma. " Kaan! Kaan nerede? " diyerek kolundaki serumu çıkartmaya çalıştım. Arya ve Dora ne kadar da beni sakinleştirmeye çalışsalar da bir taraftan ağlayıp öbür taraftan kalkmaya çalışıyordum. Benim Kaanı görmem gerekiyordu. Hemen onu bulmam ve ona sıkı sıkı sarılmam. O anda Emre girdi içeri " Toprak ne yapıyorsun sen? " diye koşar adımlarla yanıma geldi. Ben ağlayarak " Emre Kaan nerede? " diye sordum ve bunu söylerken sesim bir çocuğunkinden farksızdı.

Herkes düşünceli bir hal almıştı çok korkmuştum. "Emre, artık bir cevap verin ne olur Kaan nerede?" İçeriye bir hemşire girdi ve onlara odayı boşaltmalarını söyledi. Ona da bağırdım " Bana Kaan'ı gösterin. " hemşire sakin bir tavırla "Size bu iğneyi yaptıktan sonra Kaan Beyi size göstereceğim." dedi ama ben inanmamıştım. Zorla beni yatağıma yatırıp iğneyi bacağımın üst tarafına hemen kalçama saplayıverdi. Bir anda gözlerim kapanıp ben derin bir uykuya dalarken beş kişi olarak geldiğimiz yerden dört kişi olarak dönmekten korkuyordum.

AVCILARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin