Kırmızı Kutu

243 66 54
                                    


Ayağındaki iki numara büyük çamurlu çizmelerine baktı. Ellerini yağmurluğunun ceplerine sokmuş, mezarlıktaki toprağa düşen damla seslerini dinliyordu. Sabah ağıtlar yakan kalabalık dağılmıştı.

Gözlerini etrafta dolaştırdı. Toprağın altında yatan bedene sır veriyormuş gibi yavaşça eğildi.
"Seni bırakamayacaklarını söyleyip ağlıyorlardı, bayılanlar bile oldu. Ama şimdi kimse yok. Sen, ben ve yağmur kokusu kaldık. "
Derin bir nefes çekti, dudaklarını kıpırdattı.

"Bugün ağlamayacağım. Sana söz verdim değil mi? Çok aptalım. İnsanın kalbi delik deşik olurken nasıl ağlamaz? Bazen beni köşeye sıkıştırıyorsun ve tutamayacağım sözler verdiriyorsun. Bunun için kızmalı mıyım sana? Sözlerimi tutamazsam üzülür müsün? "

Bedenini silkeledi. Gözlerini yumdu.
"Üzülürsün biliyorum. Ve ben sözlerimi tutacağım, seni hiç üzmeyeceğim," dedi. Elini kalbinin üzerine yerleştirdi.
"Bak söz valla, kalbimin sözü. Buradan söz veririsem dönüşü olmazmış, sen de böyle söz veriyordun. O yüzden bu bizim gizli yeminimiz." Ellerini yanaklarına yasladı. Gizli sırrını karşısında biri varmış ve kulağına fısıldıyormuşcasına söyledi.

Soğuk hava karanlıkla birleşince etrafta ürkütücü görüntüler oluşturmaya başladı. Mezarlığın bu vakitler de büyülü bir havasının olduğunu farketti. Mezartaşını öptü.
"Yarın geleceğim korkma sakın."

Elleri boynuna gitti. İkisinin resmi olan kolyesini okşadı, mezartaşına bıraktı.

"Ben buradayım her zaman. O senin yanında olacak merak etme,seni yanlız bırakmayacak, " dedi. Çizmelerinin yerde bıraktığı sesle, etrafa savurduğu çamurlarla uzaklaştı.

On üç yaşında minik bir kız çocuğu oluvermişti birden. Anıları, geçmişin kilitli tuttuğu kapılarından firar etmişlerdi. Karşısındaki kutuya mırıldanıyordu.

" Neden kötü anılarım gün yüzünde? Neden beni rahat bırakmıyorlar? Bana bir tek bu kutuyu mu bıraktın? Saçma, boş salak bir kırmızı kutuyu. Artık nefret ediyorum kırmızıdan, her şey bana seni hatırlatıyor. İstemiyorum sana dair bir hafıza! Sözümü tutmuyorum! Benim gibi üzül! Ağlıyorum işte."

Hıçkırıkları odada yankılandı. Kutuyu duvara fırlattı. Gözleri düşen kutuyu takip etti. Odada tiz bir ses yankılandı. Kutunun içinden beyaz bir zarf düştü. Buğulu gözleriyle kutuya doğru emekledi. Düşen sararmış zarfı açtı. Bedenini bir titreme sararken, zarfın içindeki her bir fotoğrafa gözünden düşen bir damla yaş eşlik etti. Hepsini öpüp kokladı.
Son bir kağıt kalmıştı bakamadığı. Onu da açtı. Zarif bir el yazısıyla beraberinde zarfın köşesindeki uğur böceği çizimiyle karşılaştı. Yaşlar gözünü bulanıklaştırdı. Mektubu okumaya başladı.

Her bir satırda hıçkırıkları, iç çekişleri duvarında, nemli odasında yankılandı. Satırların ellerinden yitip gitmesinden korkarcasına sıkı sıkıya tuttu mektubu. Son cümlelere gelince dudaklarına buruk bir tebessüm yerleşti.

"Bu kutuya öfkeni, hayal kırıklıklarını, canını yakan ne varsa at. Yaz, bağır, çağır ne yapmak istiyorsan hepsini buraya hapset. Bedeninde iz bırakamasın hiçbir keder. Zaman ilerledikçe dertlerin azalacak, gözünde ufalacaklar, göreceksin.  Kırmızı sensin. İnancın, tutkun, azmin... sana dair her şey.  Her daim mutlu ol Meleğim. Unutma ben hep yanındayım. "

Zarfı öptü, köşesi zedelenen kutuyu aldı. Bağrına bastı.
Gözlerinde son bir damla, dudaklarında tebessüm, dilinde bir kelime "BABA"...

Keyifli okumalar.

İÇIMDE BİR KUM TORBASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin