Yıl 1952. 2. Dünya Savaşı bitmiş ve Türkiye henüz kurumlarını oluşturamamış, dibine kadar borç bataklığına batmış ve Rusya'nın işgal tehlikesiyle karşı karşıya... İşte böyle bir dönemde yani yok olma tehlikesini iliklerimize kadar hissettiğimiz bir dönemde tek çıkış kapısı vardı bizim için: NATO'ya girmek... Öyle de oldu. Borçları kapatana, savunmadan taaruza geçene kadar bizim için tek şanstı bu. Kurumlarımız Nato tarafından Soğuk Savaş Dönemi konseptine göre dizayn edildi. Ordumuz Nato ordusu ve biz Nato'nun yani ABD'nin bölgedeki izdüşümü konumunda idik.Misal önce Seferberlik Tetkik Kurulu(STK) ardından Özel Harp Dairesi adı altında kontrgerilla yani ABD Gladyosu yine 1952'de ordumuzda baş gösterdi.Artık 65 yıl geçti ve artık ne dönem soğuk savaş dönemi nede Türkiye 1952 deki Türkiye. Belki Türkiye şuan Nato'dan çıkarımı açık açık demiyor ama, en azından işine gelmeyen noktalarda senden başka ittifak yapacağım oluşumlar da var, sadece sen yoksun diyebiliyor. Bugün "Türkiye Nato'dan çıkamaz, bağımsız olamaz, çıkarsa yok olur, bölünür..." diyenler. Düne kadar mücadele edileceğine dahi inanılmıyordu. Şimdi enazından bir mücadele var... tamamlanmamış Misak-ı Milli sınırları var... bağımsız olma arzusu var... büyük bir potansiyel var... ve bu potansiyelin bilincide oldukları için ülkeye diz çöktürmeye çalışanlar var... Daha 50-60 yıllık güçlü olan devletlere bakıp bizden bi cacık olmaz demeyin. Bakın dünyada da 2 milyar insan sadece İslam dünyasını oluşturuyor. Ve dünyada 8 önemli boğazın 7'si İslam coğrafyasında bulunuyor. Fosil yakıtlar burda, emperyalistlerin sömürdüğü sömürmek istediği her şey burda... Yani Türkiye diyor ki: bu bölgede biz olmazsak siz hiç olmazsınız... Düne kadar siz olmasanız işgale uğrarız, borçları ödeyemeyiz derken bugün hiç olmazsa mücadele içindeyiz.
