Sevgili Günlük;
Bugün benim doğum günüm. Bu gün benim geriye kalan hayatımın ilk günü. Bugun bir yaş daha yaşlandığım gün. Ah neden kendimi bu kadar zorluyorum. Neden bu kadar iyiye itmeye çalışıyorum gerçekten anlamıyorum çünkü aslında bu kadar pozitif olmam imkansız. Doğrusunu anlatayım. Bugün benim 18. yaş günüm bugun insanlarin '' özgürlük '' diye tanımladığı ilk günüm. İlk saatlerim. Ama hiç bir zaman özgürlüğünü hissetmeyeceğim. Çünkü bi insan istediği gibi yaşadığında özgürdür. Bir insan hayallerine kavuştuğunda özgürdür. Bense hayallerim gerçekleşene kadar müebbet hapisteyim. Af çıkarsa çıkacağım ha o afta anca hayallerimin gerçekleşmesi işte. Yine yağmurlu bir gün. İçerden gelen krep kokularıyla uyanıyorum. Üniversiteli olmak güzeldir ama ailenizden uzaklaşamadıysanız güzel mi bilemeyeceğim. Merdivenlerden iniyorum. Elimi ve yüzümü yıkama gereği duymadığım bi sabah. Oh hayır çok temiz hissetmiyorum sadece gereksinim duymuyorum. Oysaki çok pis biriside değilim ki. Neyseki daha üniversite olayım kesin değil burası yada başka şehir. Ama ailem onlarla kalma taraftarı bana söz düşmeyecek gibi gözüküyor o yüzdende yerim belli aslında. Derslerimde çokta çalışkan değilim. Ben çok mu gereksiz birisiyim? Aslında öyle değilim olduğum yer gereksiz olmak istediğim yer ise çok uzakta. Her neyse merdivenlerden iniyorum ve küçük kardeşimin;
-Senin yerinde olmayı acayip isterdim Lara.
demesiyle irkilip sadece yüzümü ekşiterek onu önümden çekiyorum ve usta bir abla edasıyla
-Bende senin yerinde olmayı çok isterdim. İnsanların en güzel zamanları çocuk zamanları ve ben her zaman çocukluğumu iyi değerlendirmemenin cezasını çekerek yaşayacağım. Ama sen bunu yaşamayacaksın. Oldu mu?
diyorum. Beni dinlemediği ortada çünkü çoktan arkamı döndüğümde krepe adeta nutelladan bir dağ yaparak sürdüğünü görüyorum.
-O ne öyle bizede bıraksana biraz. Dibinide sıyır istersen?
-Karışma Lara! İstediği kadar yesin o daha küçük!
diye kızıyor babam.
İşte bu mesele. '' o daha küçük '' evet o küçük olduğu için sürebilir o zayıf olduğu için sürebilir. Bense yediklerime dikkat etmek zorundayım çünkü lütfen annemin dediği gibi diyecek olursam '' bir genç kıza bu kilo yakışmaz. ''
Aslında kendimi hiç bir zaman çok kilolu olarak görmemiştim. Çünkü bunu farketmiyordum. Birgün bir resmi elime aldım ve tepkim şu oldu '' Sen bu musun? '' O an gözlerimden inen yaşların haddi hesabı yoktur. Ya da çok kilolu olduğumu sınıfımızdaki bir çocuğun bana '' sen kaç kilosun? '' diye sormasıyla anladım '' sanane? '' cevabını verdiğimde arkadaşına dönüp sınıfın en şişman çocuğunu gösterip '' onun kadar var herhalde. '' dediğini duydum. Bu kırıcıydı ama bende tahmin edeceğiniz üzere duymamış gibi yaptım. O çcouk kadar kilolu olmadığımı biliyorum bunu herkes diyor azıcık fazlan var yoksa çok iyisin diyorlar. O çocuk kadar değilim ama sınıfımızdaki o aptal sınıfla alakası olmayan herkesin onu umursamadığı çocuk niye öyle dedi? Her neyse.
Maceram burda başlıyor aslında sevgili günlük. Her şey o 3 aylık yaz tatilindeki hayallerimle başlıyor ve hayallerimin çeyreği üniversite başlangıcımda gerçekleşiyor. Dinlemek için sabırsızsın umarım sıkılmadan beklersin başlar sıkıcı olsada istediğini bulamasanda söz veriyorum asıl olay ortada. Buraya minik fosforlu yapışkan kağıttan koyup, kapağı kapatıp uykuya gideceğim. Yarın görüşürüz..
>> Hikayeyi başka yerde izinsiz alan insanlar görmek istemiyorum. Benden izin isteyin çünkü öyle bişey yaparsanız bu insana ve kendinize yaptığınız saygısızlık olur benim sizlere güvenerek yazdığım bu yazı ancak ve ancak burda kalmak şartıyla yazılmıştır. İçimdeki özel hislerimi ve düşüncelerimi, yazdıklarımı, hayatımı benden habersiz bir yerde paylaştığınızı görmek istemiyorum. Yorumlara göre devam edeceğim. Başka yerde izinsiz paylaşmak suçtur, uğraşırım valla... Öpüyorum. ♥♥♥
Liam ne zaman gelecek derseniz diğer bölümdeeee, iyi geceleerrrrr
© Tüm Hakları Saklıdır.