Renkler

327 37 89
                                    

Bir kaç renge daha daldırdığım fırçamı kaldırdığımda önümdeki sonsuz beyazlığa baktım. Kafamın içerisindeki doluluk gözlerimden taşmasına rağmen elimde biraz bile can bulmuyordu. Artık işe yaramazdım. Kalem tutmayı öğrenmeden önce fırçayla tanışmıştım, annemle yan yana oturmuş boyum yetmezken bile bir kenara çizgiler çekmiştim. Kendimi çizgilerle ifade etmiş her bir duygumu katmıştım renklere. Maviyi sarıya, gözyaşımı gülümsememe karıştırmıştım. Başka dil bilmezdim. Fırça darbelerim vardı. Şimdi beyazlığa odakladığım bakışlarımla düşünürken dilsizdim. Biraz daha zorladığım kaslarım canımı acıtırken gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Acıyı düşündüm istemsizce. Şuan en yoğun hissettiğim duyguydu. Fırçamda da kahverengi vardı bu yüzden. Benim acımın rengi kahverengiydi her zaman. Canımın acısını katlanılmaz bir hal alırken fırçanın yere düşme sesini duyduğumda açtım gözlerimi. Bir gözyaşı da düştü gözümden istemeden. Ben bir ressamdan veya sanatçıdan çok duygularını söylemek isteyen bir çocuktum şimdi. Yanımda annemin varlığı yoktu belki ya da boyum eskisi kadar kısa değildi ama çocuktum işte. Konuşamayan bir çocuktum. Eğilip alamadan fırçamı, kapının sesini duydum. Sonra içeriye adımladı birisi. Kim olduğunu bildiğim için yüzümü eğdim. Yine kızardı ağladığımı görseydi. Ayaklarımın dibindeki fırçayı aldı her görüşümde kıskandığım güzellikteki elleri. Yanımdaki masaya koyarken bu kez bana döndüğünü hissediyordum.

"Kafanı kaldır. "

Emir verirmiş gibi konuşsa da sakin çıkan sesiyle başımı çoktan kaldırmıştım.

"Ne konuşmuştuk Hoseok? "

Gözyaşlarımı parmaklarıyla silerken onu cevapladım.

"Bırak da böyle çıksın duygularım. "

Kaşlarını çattığında yüzünü izlemeye başladım. Fazla güzeldi. Ama ben bunu düşünmemeliydim.

"Gözlerinde yaş olacaksa çıkmasın bırak. Sarıl bana, gerekirse bağır çağır hatta vur. Ama sonra yine sarıl. Yeterki ağlama. "

Gözlerine çok uzun süre bakamıyordum. İkna eder diye korkuyordum belki, bilmiyordum ama her şeyi hak ederken affedilmeyi hak etmiyordu.

"Boyalarıma sarılmak tek çaremdi ama onu bile yapamıyorum şimdi. "

Gözlerinden geçen hüzünü görüyordum.

"Bugün de yüzsüzce özür dileyeceğim senden. Biliyorum buna hakkım yok. Bana kızgınsın. Kırgın olmadığını biliyorum çünkü o kadar değer vermiyorsun bana. Ben senin gözünde değerli olmaya çalışırken yere düşmüş biriyim nasıl olsa. Bakma bana öyle. Biliyorum, şimdi izin versem arkana bile bakmadan gidersin. Ve yine biliyorum ben yaptığımın suçluluğu ve gidişinin üzüntüsüyle ciğerlerimi yakmayan bir nefes daha çekemem ve öldürürüm kendimi. Gözlerinin içerisinde kendi yansımamı görmek bile bana yeter sanmıştım. Öyle olmuyormuş. Ben senin ışığı kapattım değil mi? Sen benim hayatımı aydınlatırken. "

Önümde diz çöküp sağ elimi avuçlarının arasına aldı. Yavaşça okşadığını görüyordum ama hissedemiyordum işte. Parmaklarımı gerçekliğini anlamak için oynatmaya çalıştım ama ellerim titremekten başka bir hareket yapamadı. Hepsinin suçlusu ise önümde duruyordu ve benim ellerim onun canını alamayacak kadar güçsüzdü. Ellerimi ellerinin arasından bile çekemiyordum ve onun böyle şeyler yapıyor olmasının getirisi, yaptığı bütün kötülüklere rağmen etkisini gösteriyordu ama ben buna izin veremezdim.

"Ellerimi okşuyor olman bir şeyleri değiştirmeyecek. Unuttun mu? Bunu hissedemem. "

Gözlerime bakan gözleri hüzün ile kapanırken içimdeki bunu yaptığım için kötü hisseden yanımı susturdum. O ise gözlerini açıp gözlerime dikmişti.

FIRÇA (Vhope One Shot)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin