Gözlerimi müthiş bir baş ağrısıyla araladım. Neler olmuştu? Ayağa kalktığımda mutfaktan sesler geldiğini duydum. Merdivenleri inerek mutfağa girdim. Justin tişörtünü çıkarmış kendine su dolduruyordu.
"Günaydın." dedim elimi yumruk yapıp gözlerimi kaşırken.
"Günaydın." Üstüne baktığımı fark edince konuşmaya başladı.
"Burası fazla sıcak oldu da."
"Ha.." başımı salladım.
"Burada ne işin var?" Yüzünde kırgın bir gülümseme belirdi.
"Bende evinin anahtarı vardı ya, sabah gelip sürpriz yapayım dedim. Ama pek sabah kalmadı."
"Neden öyle dedin?"
"Çünkü saat bire geliyor." Kocaman açılmış gözlerimi eski haline getirip yanına yaklaştım. Tezgaha tutunup iyice yanına sokuldum.
"Bana kahve yapmayacak mısın." Gülerek çenemi sıktı.
"Sen iste hemen." Masaya oturdum.
"Hayrola, Selena seni nasıl bıraktı?"dedim gözlerimi devirerek.
"En iyi arkadaşımı görmeye geldiğim için kimse beni suçlayamaz." dedi kahvemi masaya koyup yanıma otururken.
"Bugün dışarıya mı çıksak?"
"Evde oturmayı tercih ederim."
"O zaman sana afiyet olsun prenses, benim çıkmam gerek." Başımı salladım.
"Görüşürüz."
Bir saat boyunca film izledim. Patlamış mısırı yerine koymak için mutfağa girdim.Justin bilekliğini unutmuştu. Onu bileğime taktım. Dolabı açtığımda kocaman bir pasta duruyordu.
"Justin!" dedim kıkırdayarak.
Gülümseyerek pastayı aldım.
Böyle bir arkadaşa sahip olduğum için çok şanslıydım.
