"Siyah beyazı kapatırdı,beyazda siyahı."
Uzun süredir tutmam nedeniyle ısısı vucüt(?) ısımla aynı seviyeye gelmiş olan kahveyi masaya bıraktım.Cep telefonumu elime alarak rehberi açıp taradım ve Mercy'yi aradım.Telefonu kulağım ve omzum arasında sıkıştırarak kalktım ve mutfak dolabını açıp içinde kan olan termosu çıkardım,bu daha iyi hissettirmişti.
Telefon açıldığında Mercy'nin yorgun sesi kulaklarıma doldu,
-"Tanrıça aşkına Alaska,bu saatte!"
Gece gittikten sonra uyuyamamış ve yatakta dönüp durmuştum,o kimse bulacaktım.Derin düşüncelerimden kurtulup cevap verdim,
-"Evet,şey üzgünüm ve konuşmamız gerek,doğrusu yardıma ihtiyacım var.Sana kısa mesaj atıcağım ve yanına Stark'ı al."
-"Bekleyeceğim,görüşürüz."
Telefonu kapattıktan sonra Ritüeller kitabını almak için odama çıktım.O sırada birden başımın ağrıdığını hissettim.Merdivenlerde durup duvara yaslandım ve ağrının geçip,gelen şeyin beynimde yerini almasını bekledim.
Eşya!Ona ait bir eşya gerekiyordu.Ve onun nerde olduğunu bulabilecektim.Sessiz bir dua ettikten sonra unuttuğu saat aklıma geldi.
***
Kendime geldiğimde yatağa yaslanmıştım ve saat önümde duruyordu.Aynaya baktığımda gözlerimin kanlandığını gördüm.Sıcak bir havluya gözlerimi bastırdım.Biraz bekleyip,ferahlama hissettikten sonra havluyu bıraktım ve gözlerimi avuşturdum.
Çıktığım yolculukta,kızın kim olduğunu Harry’nin bilebildiği kadar öğrenebilmiştim.Orta uzunlukta sarı saçları,kahverengi büyük gözleri vardı.18 yaşındaydı,okula gidiyordu,en sevdiği renk maviydi. Bunların dışında görebildiklerim,Harry’nin onun okuluna gitmesiydi.
Görüşümü Harry’nin gözünden görebildiğim için şanslıydım,okula girerken tabelasını görmüştüm.
Onu bulacaktım, duş almak için banyoya yöneldim.
***
Duştan çıktığımda kendimi dolabın önünde buldum,olabildiğince normal görünmek için bir kot pantolon ve kazak seçtim.Üstümü giyindiğimde saçlarımı kuruttum,kabanımı üstüme geçirdim.Ayağıma spor ayakkabılarımı geçirdiğimde hazırdım.
***
Telefonumu cebimden çıkartıp Mercy’ye kısa mesaj bıraktım.Deponun arkasına giderken cebimden gözlüklerimi çıkartıp gözümdeki yerini almasını sağladım.Deponun arkasında birkaç eski deri koltuk vardı,rastgele birine oturdum ve beklemeye başladım.
***
Gelmeleri fazla uzun sürmemişti,yarım saat sonra deri koltuklarda yerimizi almış tartışıyorduk,
-“Bu çok tehlikeli olabilir Alaska biliyorsun o çok güç-“
Stark Mercy’nin lafını böldü,
-“Bunun tehlikeli olup olmadığını tartıştığımızı ve gereğinden fazla tehlikeli olduğuna karar verdiğimizi sanıyordum. Harry çok güçlü Alaska,bunu en iyi bilen sensin. Bu kendini ateşe atman olur, o kıza zarar verirsen Harry sana unutamayacağın şeyler yapabilir,ki yapacaktır!”
Ayağa kalktı ve ellerini saçlarından geçirdi,oturduğum yerde daha fazla yayılıp sırtımı yasladım. Başım ağrıyordu sanırım fazla düşünmektendi.
O sırada kafama balyozla vurulmuş gibi hissettim.Hareketlenip ayağa kalktım ve neler olduğunu hissetmeye çalıştım.
O.
Geliyordu,gelecekti.
Harry.
Tanrıçam.
-“Zihinlerinizi koruyun!” diye bağırdım.
-“Zihinlerinizi koruyun ve hiçbirşey hissetmeyin,sadece buradan gittiğinizi düşünün.Burada yoksunuz,burada yoksunuz ve başka yerdesiniz.Gittiniz!”
-“Rüzgar!Bana gel!” diye bağırdıktan sonra,hafif bir esinti hissettim.
-“Rüzgar…teşekkür ederim,sana ihtiyacım var.”
Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattıktan sonra,devam ettim,
-“Sana ihtiyacım var,bizi yani ben,Mercy ve Stark’ı gizle.Burada olduğumuzu belli eden herşeyi götür buradan,bize kalkanını sağla.”
Rüzgar çağrıma karşılık verirken gülümsedim ve Harry,onu hissetmeye çalıştım.Bu sırada görebildiğim ufak görüntü beni şaşırtmıştı,ne zamandan beri zihnine girerken,ne yaptığını görebiliyordum?
O sırada Tanrıça’nın sevgi dolu sesini duydum,
-“Ruh kızım…Ruh.”
***
Bulunduğumuz çemberde yere çökmüş ve Harry’yi bekliyordum. Onu görecek,tepkisini ölçecektim.
Mercy ve Stark telefonlarıyla oynuyorlardı,onlara karşı gözlerimi devirdim.
Harry’nin görüntüsü zihnime tekrar doldu,direksiyonu sağa kırıp bir yola giriyordu,o sırada solunu kontrol etmişti,o sırada bukleleri sallanmıştı.Çok güzeldi.En iyisiydi.
Harry’s Pov
Ne yapmak istediğini anlamıyordum,nerede olduğunu biliyordum,en kolay yeri seçmişti.Aslında onu yakalamamı imkansızlaştıracak kadar zekiydi,belki benden bile.Bu sefer onu yakalayacaktım,emindim.Onu yakalayacak ve unutamayacağı bir ders verecektim,benim kızımla uğraşmak ha.
Kimse Daria’ya zarar veremeyecekti,eğer o kişi Alaska ise asla.
Başıma saplanan ani ağrıyla torpidoyu açtım,ağrı kesiciyi elime alıcaktım ki fark ettim,anlamıştı.
Şimdi o benim zihnimdeydi ve düşüncelerle boğuşurken zihnimi koruyamazdım.
Arabayı sağa çektim ve ellerimi direksiyona geçirip vurdum,seni bulacağım Alaska.
***
Bölüm sonu notuuuu :D
Bir bölümün sonuna geldik,bir bölümü daha devirdiik
Ama hala istediğim yere ulaşamadım,bu hikayenin keşfedilmesini istiyorum,hikayeyi başka bir hesaba taşıyıp orda da deneme gibi bi düşüncem var ama neyse.
Yeni bölüm bildirimlerini almak için hikayeyi okuma listenize eklemekte fayda var.
Yani öyle işte,yazıcak birşey yok.Bu hikayenin çok değişik bir kurgusu olacak zaten.Vote ve okunma sayısı artsın istiyorum.Bölümleri saçma sapan bir okunmaya karşın kafama göre ekliyorum umarım emeğimin karşılığını alırım
O kadar yazdım ama yine de,
OYLAMAYI UNUTMAYIN
:D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unlucky Blood (Türkçe)
RomanceGece'nin karanlık dünyasına hoşgeldiniz,burada sizi bekleyen birbirinden ihtişamlı kadehlerden başka çok şey var. Gece'nin karanlığında kaybolan iki vampir,her ne kadar kaderlerinin zıtlarına gitseler,içlerinde gerçek kötülüğü barındırsalar,birbirle...