Doğuş- 1. Bölüm

735 9 3
                                    

Doğuş- 1. Bölüm

Kız ağlayarak evden çıktı. Soğuk havaya karşı gözyaşları inatla kızarmış yanaklarına sıcak sıcak akıyordu. Vücuduna çarpan elleri hala hissedebiliyordu. Canı hala yanıyordu. Babasına vurmaması için yalvarmıştı. Ama babası katı kuralları olan bir adamdı. Kız annesini küçük yaşta kaybettiği için hayatı boyunca babasının emirleri altında yaşamıştı. Kurallara uymadığında ise cezalandırılmıştı. Ama bu sefer farklıydı. Bu sefer bir tek babasının değil bütün neslinin kesin kuralını yıkmıştı. Bir kurda âşık olmuştu.

Bir vampirin başına gelebilecek en kötü şeydi bu. İki tür var olduklarından beri birbirlerinden ölesiye nefret ediyordu. İlk başlarda iki taraf birbirlerini gördükleri anda saldırıya geçiyordu. Karşıdakinin çocuk veya yetişkin olması fark etmiyordu. Bu yüzlerce sene böyle devam etmişti. Silahlar geliştikçe ölen sayısı artıyor iki türde ağır kayıplar vermeye başlıyorlardı. En sonunda Kurt Kral’ının oğlu öldürülünce Kral buna daha fazla dayanamadı ve bir anlaşma yapmaya karar verdi. Tabi bu anlaşma iki tarafın da işine geliyordu. İki Kral bir araya gelip maddeleri kararlaştırdılar. Kurallar basitti;

- Bir kurt ve bir vampir evlenemez.

- İki taraf arasında alış-veriş yapılamaz.

- Bir kurt bir vampiri; bir vampir bir kurdu öldüremez.

- İki taraf birbirleriyle karşılaştıklarında hemen uzaklaşılacak.

- İki taraf birbiriyle gerekli olmadıkça konuşamazlar.

               İki tarafta bu kuralları kabul etmişti. Zaten kimse iki tarafın birbiriyle görüşmek, konuşmak, alış-veriş yapmak hele ki evlenmek istediğini düşünmüyordu. Vampirler kurtlardan nefret ediyorlardı çünkü var oluşlarının ilk zamanlarında kurtlar vampirlere kanlarını sunmaları karşılığında onları köle olarak çalıştırıyorlardı. Bir vampirin başına gelebilecek şey en kötü şey bir kurtla bağlanmasıydı. Kurt kanı vampirler üzerinde nikotin etkisi yapıyordu. Ve bir vampir bir kez kurdun kanının tadına baktığında o kurtsuz yaşamak vampir için imkânsız hale gelir. Vücudu o kana adapte olmuş durumda olur ve diğer kanları vücut kabul etmez. Ve kurt kanının kokusunu alan bir vampir için karşı koymak neredeyse imkânsızdır.

                Hyesu’da karşı koyamadı. Kurt’un bakışları o kadar sevgi doluydu ki. Hayatında sevgiyi, aşkı ve mutluluğu ondan öğrenmişti. Kurt kanını genç kıza sunmuştu, Hyesu’da karşılığında bedenini. O gün eve gittiğinde mutluluk sarhoşuydu. Bilmiyordu ki kana kurdun kanının kokusu sindiğini. Eve geldiğinde babası kokuyu kolayca fark etmişti. Adamın fevri dönmüştü. Genç kızı öldüresiye dövmüştü. Kızda kaçmıştı, saatlerce dövüldükten, babasına vurmaması için saatlerce yalvardıktan, küçükken kaybettiği annesini yüzlerce kez andıktan sonra kaçmıştı. Daha fazla dayanamamıştı.

                Kız lanetli olduğunu biliyordu. Kime giderse gitsin kapının yüzüne kapatılacağını biliyordu. Hele ki muhafızlara yakalanırsa sonunun idam olduğunu biliyordu. Kurt’un yanına gidebilirdi. Ama onu da tehlikeye atmak istemiyordu. Kurtlar vampirlerden daha hoşgörülüydüler. Ama bir vampiri kabul edeceklerini düşünmüyordu. Bu yüzden sadece koştu. Soğuk havadan titreyen bacakları onu taşıyamayana kadar koştu. Soluk almak için durduğunda insan topraklarında olduğunu fark etti. Burada olmaması gerekiyordu. Ama artık yürüyecek takati kalmamıştı. En yakın eve yürüdü yavaşça kapıyı çaldı, kapıyı açan yaşlı bir kadın oldu. Örülmüş beyaz saçları omzundan aşağıya atılmıştı, renkli gözleri şefkat doluydu. Kız zorla ağzını açtı. “Lütfen yardım edin, sizi incitmeyeceğim, lütfen” kız yalvardı. Kadın kızın kırmızı gözlerinin içine baktı. Kadının korkmuş bir hali yoktu. Kız, kadın kırmızı gözlerini görünce korkacağını düşünmüştü. “Gel içeriye kızım.” Dedi kadın gözleri kadar şefkat dolu sesiyle. Kızın içeriye geçmesine yardım etti. İçerisi çok büyük değildi. Bir oturma odası ve iki oda vardı. Kızın son hatırladığı buydu.

Half-Blood's RevengeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin