1- ÖLÜM YARIŞI

36 9 13
                                    


1- ÖLÜM YARIŞI

Gecenin sonsuz karanlığına karışmış hissiz bedenler arasında, o gece benim heyecan ile kavrulan zayıf bedenim de arsızca ilerliyordu karşımda duran cansız bedenler ile süslenmiş küçük bir eğlencenin ortasına doğru. Bal rengi gözlerimi usulca karşıma dikip, piste doğru ilerliyorken kolumdan sertçe tutulmasından dolayı durdum. Ensemden süzülen, hızlı alıp verdiği nefeslerini hissedebiliyordum. Kalbim, anlık bir hareketi ile ritmini değiştirmiş daha da hızlanmıştı. Vanilyalı eşsiz kokusu yine doldurmuştu ciğerlerimi. Bu koku bende bağımlılık yapıyordu. Bir nefes aldığımda, uçsuz bucaksız gökyüzünde bir kuş misali kanat çırpıyordum. Yere ayaklarım bastığı an tekrar uçmak için kokusundan bir nefes çekiyordum. Bir kere sonsuzluğu gören kanatlarım, bırakmak istemiyordu çünkü. Sonra tekrar yine alırdım bir nefes, aşina olduğum ama hep yeni duygular hissettiğim kokudan; bir nefes daha alırdım. Uçtuğum sonsuz yerden düşmekten korkardım ama aynı zamanda o kokuya bağımlı yaşardım.

Özlediğim kokusundan bir nefes daha aldım bu sefer, korkmadan. Yere düşmekten korkmuyordum artık, kendi iradem ile izin veriyordum; beni kendi elleriyle bana en yakışan ölüme, uçuruma itmesine.

"Yapma Laden, lütfen."

Sesi, sonlara doğru yetkisini kaybetmişti sanki biliyordum onun için birisinden bir şey rica etmenin ne kadar küçük düşürücü olduğunu. Hep böyle düşünürdü o; 'Hiç kimseye sakladığın acizliğinden bir parça gösterme.' Her zaman bunu derdi, bende gözlerimi kaçırırdım çünkü bilirdik ikimizde; benim öyle, güçlü, bir iradeye sahip olmadığımı.

Ama yıllar geçerken öğretmişti hayat, acizliğimizi saklamayı. Hiç anlamak istetememiştim, onun öğretmesini beklemiştim. Oysa gitmişti, öğretememişti bana. Yıllar sonra bende artık anlamıştım ve her şeyimi bu tarifi imkânsız acım gibi kırık kalbime gömmüştüm.

Gözlerimi kapattım, bu acı veren sözleri yutmak için. Konuşmasını istemiyordum, derinlere gömdüğüm anılarımızı hatırlamak istemiyordum, ne onu istiyordum, ne de onu hatırlamak istiyordum. Kalbime gömdüğüm acıların gün yüzüne çıkmasından ve irademi çökertmesinden korkuyordum. Zamana kucak açıp geçmişe dönmekten ölesiye korkuyordum. Karşısında güçlü görünmemi sağlayan maskemi indirip eski Laden'i görmesinden korkuyordum. Gerçeklerle yüzleşmekten korkuyordum.

Deniz mavisi gözlerinde kayıp olup, gülüşünde esir olmak istemiyordum. Ben sadece perdelerin açılıp, benim unuttuklarımı hatırlatmasını istemiyordum. Ben onu kalbime gömmüştüm, unutmak için. Ama yine karşıma çıkmıştı.

Kolumu elinden kurtarıp, derin bir nefes aldım. İşte o an aldığımız nefeslerimiz birbirine karışmış, kokularımız aldığımız nefeslerde birleşmişti. Yavaşça arkamı döndüm, gerçeklerle yüzleşmek için. İşte o an gözüm, deniz mavisi gözleri ile karşı karşıya kaldı. Artık ışıltılı bakmıyordu gözleri, benim gibi hayatın yorgunluğu altında ezilmişti; sanki soluk biraz da donuktu bakışları.

İç içe geçmiş gözlerimiz, gelecek tehlikenin habercisiydi. Kurtardığım kolumu kendime çekip, O'na tekrar arkamı döndüm. Gözlerine biraz daha bakmaya gücüm yetmiyordu. Deniz mavisi gözleri bana huzur vermiyordu artık. Denizin o sakin sesi çarpmıyordu kulaklarıma, hırçın dalgaların kayalara çarpma sesini hatırlatıyordu.

Elimi kot pantolonumun cebine atıp, anahtarlarımı çıkardım. Arabanın kapı kilidini açtıktan sonra, şoför koltuğunda ki yerimi aldım. Vanilya kokusu, sarmaladığı bedenimi terk edip sahiplendiği oksijenimden ayrıldığında ciğerlerimi tekrar saf oksijenle doldurdum.

Ceketimin cebinden çıkardığım sigarayı yakmak için bir de çakmak çıkardım. Zehirli olduğunu bildiğim halde büyük bir mutlulukla bir nefes aldım sigaramdan.

UCUBE - OMEN 'Kehanet'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin