Vücudum yaşadıklarımın altında eziliyordu adeta. Beynim hiçbirşeyi idrak edemez olmuştu. Son iki üç haftadır kim olduğumu dahi hatırlamaz olmuştum. Her geçen bir günüm, diğer günlerimin tekrarı niteliğinde olmuştu. Hayatta en korktuğum şeyi "sessizliği" yaşıyordum. Sessizlik ölümün sesiydi benim için. Sessizlikle o kadar özdeşleşmiştim ki çalan kapı sesini bile dakikalar sonra farketmiştim.
Kimin geldiğinin ne önemi vardı ki, gelen sevdiklerim olmadıktan sonra. Haftalardır çalmayan kapımı kimin çaldığını çok merak ediyordum doğrusu. Merakımı gidermek için hole doğru ilerleyip kapıyı açtığımda, karşımda en yakın arkadaşım Lucas' ı gördüm. Bir süre tepkisiz kaldıktan sonra üzerimde ki şaşkınlığı atıp onu içeri davet ettim.
Lucas benim liseden beri en yakın arkadaşımdı. Lisede olduğu gibi üniversiteyi de aynı okul da okuyorduk. Her zor günüm de olduğu gibi bu zor günümde de en büyük destekçim olmuştu. Ama ben hastaneden döndükten sonra ısrarla yanımda kimseyi istemiyordum. O da bu kararıma saygı gösteriyordu. Ama haftalar sonra beni şaşırtıp evime gelmişti. Lucas' a ne olmuştu da beni yalnız bırak dememe rağmen gelmişti. Önemli bir sebebi olmalıydı. Ona oturması için kanepenin sağ köşesini işaret ettim. Oturduğunda bende onun solunda bulunan koltuğa oturdum. Lucas'a neden geldiğini sorgular gibi baktığımda. Konuşması gerektiğini anladı.Derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya başladı. "Kevin ben buraya artık toparlanman gerektiğini söylemek için geldim. Biliyorum çok zor zamanlar geçiriyorsun ve yanında kimseyi istemiyorsun saygı duyuyorum. Ama bu ruh halin beni çok üzüyor. Yaşayan ölü misali hayatını devam ettirmen, herkesten herşeyden kaçıyor olman beni artık endişelendirmeye başladı. Aynada nasıl berbat göründüğünün farkında mısın?! Tanrı aşkına cevap ver Kevin ne zamana kadar böyle davranmayı düşünüyorsun. Ben gece gündüz halüsilasyonlarla kendini avutan, kendini hayattan soyutlayan Kevın' ı değil, her daim güler güzlü, geleceğe hedefleri olan, her zorluğa korkmadan göğüs geren dostumu istiyorum." yerinden kalkarak kolumdan tutup çekiştirerek aynanın karşına götürdü.
Omuzlarımdan tutup. "Bu sen misin, hani babasının cesur oğlu? En ufak bir zorlukta korkak gibi kaçmak sana yakışır mı? Babanın sana her zorluğa karşı güçlü ol deyişini ne çabuk unuttun?" dedi.
Lucas haklıydı. Benim babam herşeye rağmen yıkılmayan bir dağ gibiydi. Ben en çokta onun bu yönüne hayrandım güya. Lucas' ın bu sözlerinden sonra bu yaptığımdan utanmıştım. Bu zor günlerle yüzleşmeden atlatamayacaktım. Belki zor birşeydi ama ben babamın yenilmez kahramanıydım elbet bunlarında üstesinden gelirim.
Yüzümü Lucas' a çevirip "Ben iyileşmek istiyorum. Tedavi olmamda bana yardımcı olur musun?" dedim.
Birden Lucas' ın gözlerinin içi parıldadı. Yüzünde az önceki ifadeden eser kalmamıştı. Birden ikimizin de gözleri dolmuştu.Lucas bana sarılıp "Tabiki! sen yeter ki iyileşmek iste. Seni tanığım bir psikolog arkadaşıma götüreceğim. İşte bu! Kevin asla verdiğin karardan ötürü pişman olmayacaksın." dedi.
Benden ayrıldıktan sonra gözlerinden akan göz yaşlarını parmaklarıyla sildi. Hemen cebinden telefonunu çıkarıp psikolog arkadaşını aradı. Bir eli cebinde diğer eli telefonda hem psikologla konuşup hemde evin içinde geziniyordu. Telefonu kapattıktan sonra bana doğru gelip pazartesiye randevu aldığını söyledi. Bende bu yaptığı yardımlardan dolayı ona teşekkür edip sarıldım.
Benden ayrıldıktan sonra "Benim gitmem gerek geç oldu " dedi.
"Nasıl istersen Lucas kendine iyi bak" dedikten sonra onu hole kadar eşlik ettim.