Araf

14 3 5
                                    

" yani ilk o saldırdı." diye mırıldandım,belgelere bakarken. Karşımdaki adam başını salladı. Altın sarısı saçları ve koyu mavi gözleriyle, kasten adam yaralayacak biri gibi görünmüyordu.
Kesinlikle nefsi müdafa olmalıydı.
" peki karşınızdaki adam size niye saldırdı?" diye sordum. Adamın hikayesi nefsi müdafaydı ama yalan söylüyordu. Adamın,kendisine durup,dururken bıçak çekip saldırdığını, kendisininde bıçağı elinden almak isterken adamı yaraladığını söylüyordu. Baldırında altı küçük ama derin kesik. Adam kan kaybından ölebilirdi ama hastahaneye zamnında getirilmişti. Benim burada anlamadığım şey: adamın ona neden saldırdığıydı.

Karşımdaki adam sabır dilenir gibi tavana baktı. " sağır mısın? Dedim ya: bilmiyorum.
Zaten bir barın ara sokağındaydık. Muhtemelen içeride takıntılı olduğu biriyle flört etmişimdir. Nereden bileyim?... Adam içkiliydi,doğru düzgün, düşünemiyordu." dedi aniden,bağırarak. Korkarak sustum. Biri bana bağırmasa bile ben korkar,ürkerdim. Geçmişim bir düşmedi yakamdan.

Sinirle ayağa kalktım. Adamın yaptığı nefsi müdafaydı, başka bir şey beni ilgilendirmez.

Bir şey söylemek için ağazımı açmıştımki kapı açıldı. " Süreniz doldu hakim hanım."  dedi Mert imalı, imalı. Sinirle gıcırdattığım dişlerimin arasından." tamam apta...yani Mert." dedim. Aptaldı,evet. Ama gerçekleri yüzüne vurmaya gerek yoktu. Heleki bir infaz kurumunda.

Önümdeki dosyaları göğsüme bastırarak kapıya yöneldim.

" görüşürüz hakim hanım. Görüşürüz."

Arkamı dönerek." mümkünse mahşerde." diyerek kapıdan hızlıca çıktım.

Uzun koridorda, insanlar yakınlarıyla konuşuyor,fotoğraf çektiriyordu. Başımı salladım. Ben babamla hiç böyle olamamıştım.

Parmaklıklara gelince arkamı döndüm.
Mert yanıma gelip." şimdi çıkamayız. Mahkumlar koğuşlarına dönene kadar beklemeliyiz." dedi. Beni korumak istermiş gibi önüme geçmişti. " şimdi çıkamaz mıyım?" diye sordum,hırıltılı bir sesle. Başını iki yana sallayınca ellerimi cebime sokup etrafa baktım.

Mahkumların çoğu gençti. Uzun boylu, yirmili yaşlarının sonunda gibi gözüken bir oğlanı öpen,kıvırcık saçlı kız ve etrafında dört dönen birkaç kişi daha vardı. Ayrı bir kısımda genç bir oğlan, kendinden yaşlı görünen bir kadının elini tutmuştu. Muhtemelen annesiydi.

Mert ile koridor sonunda bir yere oturduk. az önce konuştuğum, yirmili yaşlarında olan ve nefsi müdafayla adam bıçaklayan, özel odada konuştuğum oğlanı gördüm.İsmi Araf' tı.Bir masada kendinden yaşça büyük olan ama onunla aynı gözüken bir adamla konuşuyordu.

Adam beni görünce Araf' a bir şeyler söyleyip kafasıyla beni gösterdi. Araf ilk bana baktı,sonraysa adama dönüp başını salladı.

Adam hızla yerinden kalkıp,masamıza yaklaşmaya başlayınca, başımı başka yöne döndürdüm ama hemen pişman oldum.
Bir masada mavi eşofman takımı giymiş, sakallarına aklar düşmüş bir adamın yanında,küçük bir kız vardı. Onların karşılarındaysa başka bir adam ve kilolu bir bayan vardı. Kız yanındaki adamın ela gözlerine ve kadının yüz hatkarına çok azda olsa sahipti. Adam,yanındaki kızın omzuna kolunu koymak isterken, eşofman üstünün kol kısımları açıldı ve bileğindeki kırmızı damgayı gözler önüne serdi. Kadının gözleri kızarmıştı. Gözleri dolu doluydu. Yanındaki adamında gözleri hafiften dolmuştu. Kızsa, dimdik duruyordu. Dudakları alta öekilmiş,bir yay gibi duruyordu ama yinede dimdik duruyor ağlamamak için kendini tutuyordu. Babası olduğunu tahmin ettiğim kişiyse karşısındaki adam ve kadınla konuşuyordu.
Kız,alttan annesine hafifçe tekme attı ama görebildiğim kadarıyla kadın ona aldırmadan konuşmasını sürdürdü.

Gözüme babam ve benim karşı karşıya oturmuş halim geldi. Yanımda avukat vardı. Henüz küçüktüm, on iki,on üç yaşında.

" iyi misin,baba? Bir şeye ihtiyacın var mı?"
Babam alayla sırıttı. " niye sordun? Elinden bir şey mi gelecek." dedi. Ne kadar küçük olsamda onun, benimle dalga geçtiğini fark edebilecek kadar olgundum. Evet yaşım küçüktü ama yinede yaşıtlarımdan daha olgundum. Hayat bana, bunu uygun görmüştü. Ben doğarken,annem ölmüştü. Babam bunun için beni suçluyordu ve haklıydıda. Annemi ben öldürmüştüm.

Babam,beni boşverşp, yanımdaki acukata döndü. Alkan Bey bizim aile avukatımızdı ve babamında çok yakın arkadaşıydı.

" Ne zaman çıkarım, Alkan?" diye sordu. Alkan sıkıntıyla şakaklarını ovuşturarak." mahkemen birkaç gün sonra. Mahkemede belli olur ama yinede müebbet yiyeceksin,bu kesin."

Babam başıyla onayladı. En sonunda başını kaldırıp bana baktı." sen niye geldin? Abin gelsin bir daha. Görmek istemiyorum,seni." diyerek,masadan kalktı. Babam polisler eşliğinde demir kapıdan ayrılırken, ne onun peşinden koştum, ne onun ismini haykırdım,ne de ağladım. Gözümden tek yaş bile akmadı. Beni istemeyen kişinin peşinden koşmazdım. Asla! İçimde yaşardım,zayıf gözükmek istemezdim.

" Boşver... Bunak işte ne olacak. Sen üzülme Laura" dedi Nick zihnime. O da üzülmüştü ama çaktırmamaya çalışıyordu. Genç kızın daha fazla üzülmesini istemiyordu. Güçlüydü,evet. Ama onunda bir sınırı vardı.

Arkamı dönerek avukata baktım." Bize, siz bakacaksınız,değil mi?" diye sordu. Avukat yavaşça balını salladı." sizi hiç bırakır mıyım, Yağmur?" genö kız hışumla oturduğu yerden kalktı. " Hayır! Ben artık o salk kız olmayacağım. Değişeceğim... Artık o ismi taşımak istemiyorum. Ben... Eğitimime kaldıpım yerden devam edeceğim. Büyüyünce ben değil, insanlar benim peşimde koşacak." dedim ve arkamı döndüğüm gibi çıkışa yürüdüm.  Bir kez bile arkama bakmadım. Ruhum öfkeliydi,hiç olmadığı kadar. Artık o kız yoktu. Geriye dönüp ağlamayacaktım. Yas tutmayacaktım. Hep yarın ve ötesine bakacaktım...






kelepçelenmiş ruhlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin