"Sürekli peşimizden geliyorlar. Bu hoş değil."
Yoongi, elinde tuttuğu, adını daha yeni öğrendiği şeyi yerken söylendi.
Jungkook arkasına baktı. Biraz uzakta duruyorlardı. El işaretiyle onlara biraz daha uzağa gitmelerini söyledi.
Ardından Yoongi'ye döndü."Saray dışında gezebilmemin tek yolu bu."
"Bu şekilde garip hissediyorum."
Jungkook omuz silkti ve elindeki çilek tadında olan şeyden biraz daha ağzına aldıktan sonra söyledi:
"Öldürülme ihtimalimi ortadan kaldırmak için yanımda bulunuyorlar," iç çekti.
"Lakin, böyle bir şeyin olma olasılığı baya güç geliyor bana."
Yoongi, ona 'neden' dercesine baktığında genç çocuk tekrar omuz silkti.
"Halktan, bana karşı nefret duyan birine; daha doğrusu krallığa karşı nefret duyan birine hiç rastlamadım."
"Hep saraydasın da ondan." diye yanıt verdi ona Yoongi.
"Ben, nadir de olsa rastlıyorum."
"Oh, cidden mi?"
Siyah saçlı genç onu onayladı. Ardından elindekini havaya kaldırarak ona gösterdi.
"Bunun ismi neydi?"
"Pamuk şeker diyorlar."
Yoongi biraz daha pamuk şekeri ağzına attıktan sonra, memnuniyet mırıltıları çıkarmıştı.
"Tadı çok güzel."
"Evet. Babamı ziyarete gelen Saval elçisi getirmişti. Birazını sana getirdim."
"Teşekkürler."
İkili birbirlerine gülümsemişti.
Yoongi cebinden bir mendil çıkarmış, ardından da çubuktaki pamuk şekerin birazını kopararak onun içine koymuştu. Mendili kapattıktan sonra cebine iliştirmişti."Niçin böyle bir şey yaptın?"
"Nasıl yapıldığını bir şekilde öğrenirsem burada satmaya başlarım. Bana para kazandırabilir."
"Parayı düşünmemelisin."
"Bunun konusunu bir daha açmayacağına dair söz vermiştin."
Jungkook sesli bir şekilde nefes vermiş, ardından da Yoongi'ye dönmüştü.
"Pekala, üzgünüm."
Yoongi de, Jungkook gibi, bedenini döndürmüştü.
"Güzel."
Yine oluyor, iki gencin içinden aynı cümle geçmişti. Ne zaman gözleri buluşsa hızlanan kalpleri, onları korkutuyordu.
"Yine mi yemek yememezlik ediyorsun?" Jungkook sinirli bir şekilde sorduğunda Yoongi gözlerini kaçırdı.
"Bunu her seferinde nasıl anlıyorsun?"Jungkook, parmaklarıyla onun çenesini kavradı ve kendisine bakmasını sağladı. "Rengin sarardı," diye onu yanıtladı.
"Sen beyazsın. Hem de bembeyaz."Biraz duraksadı, ardından devam etti.
"Güneş gibi, parlıyorsun hep."
"Yakında 18 yaşında olacaksın," diye konuyu dağıtmaya çalıştı Yoongi. Uzun zamandır bunun hakkında konuşmak istiyor, fakat bir türlü cesaret edemiyordu.
"Ne yapacaksın?"
Jungkook bir süre düşündü. Böyle bir şeyi neden durup dururken sormuştu ki?