Güneş'in doğmasına 1 saat vardı, ayın buğusu camımda, saatin tiktakları ise kulağımdaydı.Güneş doğmamaya kararlıyken hissettiğim susuzluk beni ayağa kaldırdı. En uzaktaki canlının damarlarında akan kan sesini duymam, susuzluğumun kanıtıydı. Fakat hissettiğim tek şey bu değildi. İçimdeki, büyük aşkımızın tohumuydu... hayatımı cehenneme çevirecek olmasından bihaberdim.
Güneş'in kavurucu sıcağı uykumu kaçırmak için bir hayli yeterliydi.Ne zaman uyuduğumu bırakın nerde uyuduğumun farkında bile değildim. Etrafımda rengarenk yapraklar uçuşarak bana çarpıyordu, ağaçların dalları ise gitmem gereken yönü gösterir gibi hareket ediyorlardı, bende doğanın sesini dinledim. Vücudumdaki bilmediğim yabancıdan arınmam için bir işaretti, en azından öyle avutuyordum kendimi. Kafamda binlerce tilki vardı. Neredeyim? Nasıl geldim ? Bana neler oluyor? Kimden/neyden arınmam gerek ? derken...Ahşap bir kulübe. İçimdeki his girmemem gerektiğini söylese de diğer hislerim kazandı. Geleceğimi biliyorlardı....Karşımda onlarca silüet vardı, belli belirsiz, seçemiyordum. Nedeni ise, etten kemikten varolmayışlarıydı. Hiçbir ses duymamama rağmen onları anlayabiliyordum nedeni çok basit 'telepati'. İçimdeki tohum, Dünyamızı ele geçirebilecek karanlık güçtü. Teklifleri ise onu benden alacaklardı yada onların dünyasında yaşam sürdürecektim. Onların Dünyası mı? '6.Boyut' Cesaretim yoktu. Bebeğimin yada bizim Dünyamızın sonunu da getiremezdim. Seçimimi yapmak zorunda kaldım.Keşke içimdeki tohumun diğer bir yarısı ile vedalaşabilme şansım olsaydı...Elveda aşkım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki...
Science FictionMerhaba arkadaşlar. Bu benim ilk hikayem.Hatalarım için affola.Umarım beğenirsiniz, takipte kalın 😘