Alexandra Garcia ve Rudy Dexter...
-ALEXANDRA
Bütün sinirimi önümdeki kum torbasından çıkarıyordum, her zaman olduğu gibi. Sanki ayaklarım yere değmiyor gibiydi; ileri geri, ileri geri... ve bir sol kroşe.. Eğer bu lanet kum torbalarının çeneye benzer bir çıkıntısı olsa aparkat çalışmak daha kolay olurdu. Ve dünkü kavgada o çocuğun beynini burnundan akıtabilirdim. ileri geri... bir kere daha.. karın bölgesine bir tekme.. Hah. Bunu üzerinde uyguladığım zaman kan kustuğunu hatırlıyorum. ileri geri.. ve son kez...
Antrenman bittiğinde ben de bitmiştim. Saate baktım, bire geliyordu. Dört saat ha? Hiç de fena değil.. Salonun ortasındaki ringin yanından geçerek tribünlerin bulunduğu kısma ilerledim. Yarın okul var. Siktir. Elimdeki eldivenleri çıkarıp çantamın yanına koydum. Su şişesinin kapağını açıp ağzıma götürdüm ve bir dikişte şişedeki bütün suyu bitirdim. Ağzımın kenarından akan suyu sildim ve eldivenleri elime alıp inceledim. Eğer dün yanımda bunlar olsaydı o çocuğu öldürmekten korkmadan vurabilirdim. Ve bu eldivenler yanımda olsaydı dudağımı patlatmanın cezasını misliyle ödetirdim ona. Ama yapamıyordum. Eldivenleri takmadan birine vurmaktan korkuyordum. Çünkü güçlüydüm. Başımı belaya sokacak kadar, insanları gerektiğinden fazla incitecek kadar güçlüydüm. Hatta okuldan atılacak kadar. Fakat şu vardı ki; güçlü olmayı seviyordum. Güçlü insanları seviyordum. Güçsüzlerle işim olmazdı. Dilimi dudağımın patlamış olan kısmında gezdirdim. Eğleceliydi. diye düşündüm. En azından diğer ezikler gibi değildi. Fakat bu, onun da bir ezik olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Çantamı aldım ve salondan çıktım. Yarın gitmem gereken bir okulum vardı. Bir öncekinden atıldığım için beni kabul ettikleri okulun normal olmasını beklemiyordum. Fakat duyduklarım ağzımı daha da sulandırmaya yetiyordu. Bu çevrenin en güçlü çetesi Baldona, ve ondan sonra gelen iki çetenin üyeleri okulun çoğunluğunu oluşturuyordu. Ayrıca okulda karete ve dövüş sanatlarına ağırlık veriliyordu. Söylentilere göre, okulda çok güçlü bir eleman daha vardı fakat o ve ekibi okul içinde ya da dışında çok fazla kavgaya karışmıyordu. Aynı benim gibi. Sadist fakat çok güçlü olduğu için dövüşmüyor. Yani biraz da mazoşist. Sanırım onun gibi hiçbir çeteye üye olmayan birkaç kişiyle takılıyormuş ve onlardan başka kimseyle konuşmuyormuş. Haha. Aptal. Onun gibi biri kolayca bir çetenin başına geçebilirdi. Kendiminde onunla aynı olduğumu söylediğimi biliyorum fakat tek birşey vardı. O etrafındakileri uzaklaştırmıyordu. Yani ben çete kursam bir kaç güne dağılır giderdi muhtemelen. Ben, etrafımdakileri umursamıyordum. Bence arkadaş edinmek gereksiz bir zayıflık demekti. Ve zayıflıklar, hiç beklenmedik anlarda sizi arkanızdan vururdu.
Boş sokakta temiz havayı ciğerlerime çektim. Ya gecenin biri olduğu için, ya da daha dün bu sokaklarda çok şiddetli bir çete kavgası yaşandığı için, sokaklarda kimsecikler yoktu. Yerdeki boş bira kutularını tekmeledim ve birkaç kedinin sinirli bağrışlarına şahit oldum. Apartmanın önüne geldiğimde sırtımı duvara yasladım ve çantadan anahtarı çıkardım. Binaya girdiğimde kediler hala arkamdan bağırıyorlardı.
-RUDY
Yatağa yatmış bir oraya bir buraya dönüp duruyordum. Dünkü kavga aklımdan çıkmıyordu. O da neydi öyle? Neyse ki o canavar kızın karşısında ben yoktum.
Dün sabah sınıf arkadaşım Zeke'in aramasiyla uyanmıştım. Bana hemen bir aşağı sokağa gelmemi, sokakta çok nadir dövüşen Lanetli'nin başka bir çocuğu iyice benzetmekte olduğunu söyledi. Ona Lanetli diyorduk çünkü, iller arası turnuvalarda aralıksız her sene şampiyon olmasına rağmen, gücünü dışarıda sergileyemiyordu.
Bana benziyordu. Bende lanetliydim. Fakat birkaç arkadaş ile sadomazoşist yönümü gizliyordum. Ya da çalışıyordum.
Kavganın olduğu sokağa gittiğimde daha adını bile bilmediğim kızın gerçekten karşısındakinin götünden şırıngayla kan aldığını fark etmiştim. Çocuk ayakta zor duruyordu. Birkaç kere daha öne hamle yaptı fakat karnına yediği tekmeden sonra kıpırdayamaz olmuştu. Öne doğru eğilmiş, elleriyle dizlerinden destek alıyordu. Ne yaptığını çözmeye çalışrken çocuğun kustuğunu gördüm. Kan kustuğunu. Gözlerimi yeniden Lanetli'ye çevirdiğimde artık orada olmadığını gördüm. Gitmişti.
Kim bilir, belki biraz daha orada kalsa çocuğu öldüreceğini fark etmişti. Sanırım ona bu yüzden Lanetli diyorlardı. Kavganın sonu çok belli olduğu için biriyle kavga ettiğinde yapması gereken tek şey onu öldürmemek oluyordu. Bu hissi biliyordum. Çünkü ben de öyleydim. Lanetli.
Sanırım onu yenmek çok zor olurdu, diye düşünmüştüm eve gelince. Ben de onun kadar, hatta belki biraz daha fazla güçlüydüm, ama ben bile onu yenebileceğimden emin değildim. Ve beş dakika önce onun bizim okulumuza transfer olduğunu öğrenmiştim!
Yattığım yerden tavana doğru bakarken birden kendime geldim. Elbette onu yenecektim. Ben en güçlüydüm, değil mi? Ve eğer bu kız benim amacım için bir engelse, o zaman onu bir böcek gibi ezecektim. Bizim okula transfer olması işimi çok daha kolaylaştırıyordu. Bir öğlen arası çatıda ağzını burnunu dağıttıktan sonra normal hayatıma geri dönecektim. Evet, evet; hatta bunu yarın yapacaktım. Yeni dönemin ilk günü. Yarın, yeni okul döneminin ilk günü idi. Off, biraz temiz havaya ihtiyacım vardı.
Saatin kaç olduğu umrumda değildi. Odamın balkona açılan kapısından geçerek balkon demirlerine dayandım. Temiz havayı içime çektim. Dün kavganın olduğu yere kaydı gözüm. Yoldan sırtında sırt çantası ile biri geçiyordu. Bu saatte kim olabilir ki? diye düşündüm. Sonra yoldaki kişi yolu görmemi engelleyen bazı evlerin arkasına girdi. Şimdi sadece kedilerin miyalamasını duyuyordum. Biraz daha balkonda bekledim fakat tam yeniden odaya girmeye hazırlanıyordum ki yere çarpan bira kutularının sesiyle yeniden yola döndüm. Bir süre sonra da evlerin arkasından biri çıktı. Bu o kişiydi. Yakından bakınca bir kız olduğunu fark ettim, sarı saçlarını topuz yapmıştı ve terden sırıksıklam olmuştu. Bu mizaç bana hiç yabancı gelmiyor. Kafamı biraz daha ileri uzatıp bu kızı nerede gördüğümü hatırlamaya çalıştım. O sırada kız tam karşımızdaki apartmanın önünde durmuştu. Duvara dayanmış, çantasında birşey arıyor gibiydi. O anda çantasının kenarından içindeki boks eldivenlerini fark ettim. Çantasından istediği şeyi bulup aldı ve apartmana girip gözden kayboldu. Beynimde bir şimşek çaktı. Aman Tanrım. Bu o muydu? Az önce gözlerimin önünde karşı apartmana giren kişi, Lanetli miydi? Şu ana kadar insanlar onun nerede yaşadığını bilmiyorlardı. Demek her gün geç saatte evine döndüğü için kimse fark etmemişti. Sanırım daha demin de antrenmandan geliyordu. Peh, diye düşündüm. Neyse, yarın ne kadar yorgun olursa benim için o kadar iyi olur. Bu sırada gözüm birşeye takıldı, apartmanın önünde biri vardı. Tamamen siyah giyinmiş olsada ay ışığında görülüyordu. Acaba, Lanetli'nin peşinde miydi? Sonuçta böyle olan bir insanın düşmanlarının olması doğaldı dimi? Fakat adam beklediğim gibi binaya girmeyi denemek yerine binaya doğru birkaç adım attı, sonra ise arkasını dönerek karanlığa karıştı. Bu herif de kimdi? Ne istiyordu? Burada ne yapıyordu?
Bu sorular kafamda dönerken yeniden yatağa girdim, artık uykumun tamamen kaçmış olması gerektiğini düşünüyordum fakat, birkaç saniye sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım. Uyumadan önce düşünebildiğim tek şey, yeni okul döneminin çok eğlenceli olacağıydı..
...
Selamlar, ben kimyazar. Öncelikle hikayeyi okuduğunuz için teşekkür ediyorum. Yorumlarınızı ve vote larınızı eksik etmeyin lütfen. Ne kadar çok vote gelirse yeni bölüm de o kadar hızlı gelir, anlayamadığınız yer olursa sormaktan çekinmeyin lütfen..