Herkesin içinde sakladığı bir acı vardır. Ama bazılarının acısı ve kaybı o kadar büyüktür ki sanki içinizde simsiyah bir yumru var ve git gide bu yumru benliğinizi esir alıyor. Benim ise kendi benliğim o yumru tarafından esir alındı. O benliğim ile son umut kırıntım, mutluluğum da esir alındı. Esir alınmasının sebebi ise o acı...
O acı hiç bitmiyor. Bir süre sonra hissizleştiğini zannediyorsun ama sadece acıya direnmekten vazgeçmişsindir. Ben de öyleyim. Birisi bana "Nasılsın" diye sorduğunda, içimden geçenlerin hepsini anlatmak istiyorum. Canımın nasıl yandığını, ilklerimin nasıl sonlarıma dönüştüğünü, onu nasıl özlediğimi, ne kadar kötü bir durumda olduğumu anlatmak istiyorum. Ama ağzımdan çıkanlar "iyiyim" oluyor. Çünkü düşüncelerimi onlara söylesem hiçbir şey değişmeyecek. Bana üzülecekler ve ne kadar kötü olduğumu konuşacaklar Ertesi gün ise unutacaklar ama benim acım geçmeyecek.
Acı bedenimi de ele geçirdi. O gittikten sonra resmen çöktüm. Kendime bakmaz oldum. Şimdi ise aynanın karşısına geçip ne hale geldiğime bakıyorum. Her gece ağlamaktan gözlerim şişmiş ve kızarmış, uykusuzluktan gözlerimin altı morarmış ve kilo vermişim. O olsaydı bu halime güler "Ne yapmışsın benim Dilek'ime" derdi ve bana sıkıca sarılırdı. Onu hayal etmem bir an gülümseyecek gibi olmama sebep oluyordu ama sonra vazgeçiyordum. O olmadan gülmeye ne gerek vardı. Sonuçta gülmemden öpecek bir o yoktu artık. Gitmişti. Bensiz bu Dünya'dan gitmişti. Dilek'im derdi bana. Şimdi ise Dilek'inden vazgeçip gitmişti. Doktorlar, hiç direnmediğini söyledi. Eğer mücadele etseymiş hayatta kalabilirmiş. Aras'ım pes edip gitmişti. Ama arkasında onu çok seven bir ben bırakmıştı. En kötüsü ise ondan bir parçamda gitmişti. Aras'ı düşünmek beni yine üzmüştü. Gözümden yaş gelince hemen elimin tersiyle sildim. Aynada kendime bakmayı bırakıp dolaba yöneldim. Okul vardı bugün. Üniversite 2'ye gidiyorum ve tıp okuyorum. Doktor olmak istiyorum çünkü insanları kurtararak, ölmelerini engelleyerek yakınlarını mutlu etmek istiyorum. Benim gibi olmamalarını istiyorum. Dolabımı açıp yüksek bel siyah pantolon ve desensiz siyah kazağımı çıkartıp yatağımın üstüne koydum. Banyoya gidip duş aldım. Bornozumu giyip banyodan çıktım. Yatağa koyduklarımı giydim ve saçımı at kuyruğu yaptım. Göz altımdaki morluklar için kapatıcı sürdüm. Sürmeseydim çok dikkat çekerdim. Bu da benim istediğim en son şey. Dudaklarıma da parlatıcı sürdüm. Aynada son kez kendime baktım. 8 ay önce bu zamanlar, özenle hazırlanır, süslenir mutlu bir şekilde Aras ile buluşurdum. Şimdi ise ruh halime göre siyah giyindim ve acılarım yüzüme vurmuş bir şekilde onsuz olan okula gidiyorum. Artık bu Dünya'da onlu bir yer yoktu zaten. Düşüncelerimden beni telefonumun sesi ayırdı. Arayan 17 yıllık arkadaşım Açelya'ydı. Direk açtım. Ve telefonu açar açmaz Açelya'nın çığlığıyla maruz kaldım. "Dilekk! Bugün okul günü. Evden çıkacağım şimdi. Geldiğimde hazır ol" dedi. Klasik Açelya işte. Enerjik, her zaman heyecanlı ve en önemlisi benim gibi tek hissi acı değil. Eski ben gibi. Ben de Açelya gibiydim ta ki o acıyla karşılaşana kadar. "Tamam merak etme geç kalmam." Dedim "Biliyorum güzellik. Ha bu arada Cem bugün okula erken gidecekmiş. Basket koçu çalışma mı ne yaptırcakmış." Dedi ve kahkaha attı. Bu hali gülünecek gibi olsa da sadece "Tamam." Diyip telefonu kapattım. Normalde yüzüne kapatmama kızardı ama artık alışmıştı. Çok konuşmamama, gülmememe alışmışlardı. Ama en zor Cem alışmıştı. Çünkü eskiden Cem ile saçma espriler yapar ve anırarak gülerdik.
Ağır adımlarla merdivenlerden indim. Annem kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. Bir şey demeden masaya oturdum ve yemeye başladım. Annem ben, fark edince kıkırdadı ve "Günaydın güzel kızım." Dedi. Annem tam 6 aydır eski neşemi geri getirmeye çalışıyor. Ama hiçbir zaman gelmeyecek. Düz bir şekilde "Günaydın anne." Dedim. Yemek boyu hiç konuşmadık. Bu sessizlik rahatsız edecek derecede olduğu zaman kapı çaldı. Gelenin Açelya olduğunu bildiğim için. Hızlıca masadan kalkıp annemin yanağına sulu bir öpücük bıraktım. Siyah botlarımı ve siyah paltomu giyip aceleyle kapıyı açtım. Kapıyı açmamla geri kapatmam bir oldu. Açelya bana şaşkınca bakıp "Ne oldu?" dedi. Bir şey demeden kolundan tuttum ve arabaya bindirdim. Ben de arabaya bindiğimde konuşmaya başladım. "Eğer annem seni görseydi bırakmazdı böylelikle okula geç kalırdık." Dedim. Kıkırdadı ve arabayı çalıştırdı.
Okuduğunuz için teşekkür ederim <3 <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Bir Dilek
Teen FictionAcısı daha çok taze olan bir genç kız. Acısını içene gömmüş, gerçekleri sır gibi saklayan bir genç adam. Birbirlerine destek mi olacaklar? Yoksa acılarına mahkum mu kalacaklar?