Elimde kalan birkaç lokmalık simide baktım. Boğazımdan geçmeyeceğini biliyordum. Parçalara ayırıp martılara attım. Hava hafif kararmaya başlamıştı. Derin bir nefes alarak banktan kalktım. Kendimden emin adımlarla yürüyerek bugünkü aksiyon dolu hayatımda beni en çok üzen konuya değindim. Annemin hamile olmasıydı. Bu konu üzerinde fazla durmak istiyordum. Hem de gereğinden fazla.
Karşıma iki elinin avuç içlerinde saklanan minik elleri gördüm. İkisi de kızdı. Büyük olan en fazla üçüncü sınıfa gidiyor olmalıydı diğeri ise daha yeni yürümeye başlıyor gibiydi. Bu eşsiz manzara karşısında kendimi alıkoyamadım ve gözümden birkaç damla yaş aktı. Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim ve yurda geri döndüm.
Yurda girince bütün gözler üzerimdeymiş gibi hissettim kendimi. Aldırış etmeden ceketimi astım ve yatağa girdim. Melike geldi yanıma. Gözlerinden mutluluk akıyordu. Telefonu cebimden çıkarmamla:
-Teşekkür ederim Beyza. İyi ki varsın!
Bu cümleyi duyacağım aklımın ucundan bile geçmemişti. Bana ilk defa biri "İyi ki varsın!" diyordu. Bugünkü macera bana göre fazlaydı. Melike'ye dönüp:
-Rica ederim. Ben bir şey yapmadım.
-Öyle deme! Eğer sen benim yanıma gelmeseydin başka kimse gelmezdi. Hele bir de bu iki sinsi kankalar duysaydı. Konu çok kötü yerlere gidebilirdi.
O an hayatta kalmam için bir sebebim vardı. İki kişiyi mutlu etmiştim. Bir de sahildeki çocuğu da unutmamalıydım. Aslında hayatın güzellikleriyle karşılaşmak canlının ( insan, hayvan, bitki...) gülümsemesiyle eş değerde olmalıydı.
Biraz durgun bir ses tonuyla karşılık verdim:
-Allah mutluluğunuzu bozmasın.
Hiçbir tepki vermeden bana sımsıkı sarıldı. İlk defa birinin duygularını anlayabiliyordum ama bu duyguyu asla tatmayacağımdan emindim. Ya da ben öyle düşünüyordum.
Aniden cadı kızların sesiyle sarılmamız sona erdi. Melike gözlüğünü çıkarıp elinin tersiyle gözyaşlarını sildi.
Bu kızlar neden böyleydiler. Ben mi fazla ön yargılıydım anlamadım ki?
Rüya:
-Ne haber kızlar?
Sırıtışını hiç beğenmemiştim. Ön yargılı olan ben değilim. Onların zaten karakteri böyleydi. Ben de onlara meraklı değildim zaten. Hiç taviz vermeden lavaboya gittim. Kesin arkamdan bakıyor olmalıydı. Sinem biraz iyiydi ama Rüya fazla meraklıydı.
Elimi yüzümü yıkayıp odaya geri döndüm. Onlarla hiç göz teması kurmadan yatağımın ucundaki kitabi aldım. Kaldığım sayfayı açarak battaniyenin içine girdim. Bahar mevsiminde olmamıza rağmen içimde bir üşüme vardı.
Kızların sesleri kulağımı acıtıyordu artık. Bir de o Rüya'nın civciv gibi sesi beni benden alıyordu(!) O neydi öyle. Ölüm fermanımın yazıldığı gün bugün sanırım.
Songül abla:
-Kızlar geç oldu yatın artık. Ben ışığı kapatıyorum. Eğer Elif Hoca duyarsa maaşımdan kısar.
Kızlar oflaya puflaya yataklarına girdiler. Songül abla ışığı kapattı. Kimse ses çıkarmadan uyuyakaldı. Ben bugün bu yaşadıklarımı hayat dersi alsam mı diye düşünürken uyuyakalmışım.