"Hey Barbara."
Adımı duyduğumda hızla arkamı döndüm. Şuan yüz ifademin nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
"Selam Josh." Dedim kendimi gülümsemek için zorlarken.
Eliyle bana bir saniye bekler misin işaretini yaptıktan sonra yanındaki kızın kulağına doğru eğildi. Ufak bir konuşmadan sonra kız yanaklarını şişirerek bara girdi.
"Şey,kardeşimi tanıyorsundur. Jessica bizden bir alt sınıfta okuyor."
"Hey açıklama yapmana gerek yok." Dedim ve bu sefer gerçekten gülümsüyordum.
"Sen burada ne yapıyorsun peki? İçeri geçmek ister misin?"
"Hayır aslında daha yen-" Elimde hissettiğim baskıyla cümlem yarıda kesilmişti. Çünkü şuan resmi olarak bara sürükleniyordum.
"Heey." Diye diye söylendim.
"Hadi ama sadece 1 bira içecek kadar zamanın vardır."
Ve işte o anda beynimde şimşekler çaktı. Tanrım! Gerçekten çok aptaldım. Josh'ı süzdüm ve gülümsedim. Ardından sevgili Jessica ile kahkaha atan Justin'e baktım. Bizi farketmemişti. Henüz.
"Bira mı? Senden fazlasını beklerdim Josh." Diye fısıldadım kulağına. Bir an ürperdi ve hızla bana döndü. Gülümsemesi baştan çıkartıcıydı.
"Şarap?"
Kafamı olumsuz anlamda salladım.
"Tekila?"
"Kesinlikle."
Yüzüme tatmin olmuş bir ifade yerleştirdim. Ve tekilalar gelene kadar Josh'ı inceledim.
"Hazır mısın Josh.?" Dedim kıkırdarken.
"Doğuştan hazırım bebeğim."
"O zaman sayıyorum. 1,2,3."
3 dediğim anda tekilaları kafamıza dikmeye başladık. Ben zaten içtiğim viskilerden dolayı tam ayık bile sayılmazdım.
"Ben kazandıım." Diye bağırdım. Yüzünü buruşturdu ve son tekilasını da içti.
"Pekala,kazandın."
"Ödülüm ne olacak." Sesimin şımarık bir kız tonlamasında olmasına özen gösteriyordum.
"Ne istersen prenses."
Bir an düşündüm. Ben ne yapmaya çalışıyordum? Bunun kesinlikle devamı gelecekti. Bakışlarımı Justin'e kaydırdım. Bana bakıyordu. Buraya geldiğimizden beri ilk defa bana bakıyordu.
"Beni öpmeni istiyorum."
" Seni öpmemi mi?" gözlerini irice açtı,daha sonrasında bakışlarını dudaklarıma dikti.
Kafamı salladım ve ayağı kalktım. Beni takip edeceğini zaten biliyordum. Çıkışa doğru ilerlerken Josh kolumdan yakaladı ve sırtımı soğuk duvarla buluşturdu. Nefesi yüzüme çarparken alnını alnıma yasladı.
"Senden ne kadar hoşlandığım hakkında hiçbir fikrin yok." Diye fısıldadı. Gözleri hala dudaklarımdaydı.
" O zaman neyi bekliyoruz."
Gülümsedi ve dudağıma yaklaştı. Dudakları ben karşılık verene kadar tereddütlüydü. Sonrasında benden cesaret almış olacaktı ki öpüşmemizi derinleştirdi. Onu yavaşça ittim.
"Lavaboya gitmem gerek."
Justinlerin masasından geçerken Josh'a döndüm ve gülümsedim.
"Beni tam orada bekle,hemen geleceğim." Dedim ve öpücük gönderdim.
