Koşuyorum, nefeslerim sığmıyor ciğerime, sanki biri benim aldığım nefesleri çok görmüşcesine, her soluğumla beraber ciğerlerim sönüyor. Karanlık ara sokak beni her adımda şehrin izbelerine çekiyor. Hayatım boyunca hiçbir şeyden korkmadığım kadar çok korkuyorum. Hızla sönen ciğerime nefes almaya çalışırken ilk hatamı yapıyorum, arkama bakıyorum. Adam bana hiç yaklaşamayacağı kadar yaklaşmış. Sahi o siluet bir erkek mi? Yoksa kadın mı? Tanrı aşkına kim olduğunu bilmediğim biri tarafından bir ara sokakta öldürülemem. Hızımı arttırmak için kaslarımı gözden çıkarıyorum. Hayatımda ilk defa birinden ölümüne kaçıyorum.
Bir sokaktan daha dönerken caddeye ulaştığımı görünce gülümsememi tutamıyorum. Hızla yola atlıyorum. O izbe ara sokaktan sonra hiç bilmediğim bir semtte caddeye çıkabilmiş olmam bile bana Tanrıdan bir şans olmalı ve ben bu şansın devam etmesini umuyorum. Yolun ortasına kadar duyduğum sesleri algılayamıyorum ama anladığım kadarıyla fazla asabi bir sürücü arabasının kornasına tecavüz ediyor. Ne yani hiç mi aksiyon filmi izlemedin ağabeyciğim? Ve ben tam caddenin karşısına geçmişken arkamdan, hemen arkamdan korna, çığlık ve çarpma sesleri aynı anda yankı buluyor. Kapüşonla gizlenmiş başımı azıcık çevirerek arkama bakıyorum. Peşimdeki adama araba çarpmış ve arabada olduğu gibi taşlaşmış şoför galiba şoka girmiş. Hızla geriye dönüp cebimdeki telefonla erkek olduğuna emin olduğum adamın kanlı yüzünün fotoğrafını çekip koşmaya devam ediyorum. Caddede ilk gördüğüm boş taksiye biner binmez.
"Sür, nereye gideceğini sana tarif edeceğim." diyorum. Hızla karanlık taksinin camından bakarken, taksinin koşarak geldiğim yerden geçtiğini ve caddede gözüme çarpan hastaneden çıkan bir ATT'nin adamın nabzına bakarak başını olumsuz yönde salladığını görüyorum. Rahat bir nefes alırken taksiciye motoru bıraktığım ormanın girişine kadar yolu tarif ediyorum. Dikiz aynasından taksiciyle ilk defa göz göze geldiğimizde boku yediğimi fark ettim. Adamları atlatamamıştım ve hatta şuan onlardan birinin arabasına binmiştim. Adam benim onu fark ettiğimi gözlerimden anlamış gibi hızla kapıları kitlemek için tuşa uzanıyor ve bende aynı anda hareket halinde olan arabanın koluna uzanıyorum. Sanki saniyeler yavaşlıyor ve ben hızlı olanın kazanacağı bir yarışa giriyorum. Kapıyı açtığım andan saliseler sonra kilit sesi yankılanıyor arabanın karanlık köşelerinde. Nerede olduğumu ve yaşayıp yaşamayacağımı, yüksek ihtimalle boynumun kırılacağını bile bile arabadan atlıyorum. Ormanlık alana girdiğimiz için yolun toprak olması beni kurtarırken fazla hasar almamak için yuvarlanıyorum. Artık benim alanıma girmiştik ve benim bildiğim bir yerde şansa ihtiyacım pek yok. Hızla kalkıp koşmaya çalışırken baba yadigarı olan Glock 9 'u kontrol ediyorum. Hala yerinde duruyor ve kazara kendimi şimdiye kadar vurmamış olmam güzel bir durum, koruyucu kılıftan çıkararak elime alıp tetikte bekliyorum. İlk adımla kaburgamda ki inanılmaz acı içinde nefes alamamadan sonuçlanıyor. Saniyeler içinde bir ağacın ardına saklandığım da dönüp bugün ikinci defa geriye bakıyorum, kaçamayacağımı gayette farkındayım artık tek çarem peşimdeki muhtemel olarak babamın düşmanını indirmem gerekli. Adam arabayı durdurmuş ve büyük bir soğukkanlılıkla olduğum tarafa nişan almıştı. Tam nişan almış ve tetiğe basıp adamın beynini patlatacakken, arkamdan enseme yaslanan soğuk metal tüm planlarımı bozuyor. Hızla bir plan daha kurarken arkamdaki kadın;
"DUR ARTIK LANET SÜRTÜK." diye bağırarak planlarımın arasına o bilindik girişi yapmıştı. Kadın devam etti ve galiba susmaya niyeti yoktu. Şöyle bir gerçek daha vardı ki benimde bok yoluna gitmeye en azından şimdilik niyetim yoktu.
"Hakan buraya gel." derken anlayamadığım bir hızla elimde gevşek duran silahı aldı. Onun ilgisinin başka yere kaymasını değerlendirmem gerektiğini şayet değerlendirmez isem geberme ihtimalimi göz önüne alarak o eski pozisyonunu almadan hızla dizlerimi kırarak eğildikten sonra sola ayağıma ağırlığımı vererek kadının silah tutan elinin bileğini dışa doğru kıvırdım. Beklemenin ne kadar ölümcül olduğunu bilerek hızla ağırlığımı sağ ayağıma verip sol dirseğimle kadının çenesini hedef alarak hızlı bir tam dönüş yaptım. Kaburgam arabadan atlarken kırılmadıysa bu hareket karşısında bir savunmayla karşılaşırsa kırılacağına emindim. Kadın orta yaşından ve bir suikastçiden beklenmeyecek kadar toydu ve bu benim şüphelenmem için gayette yeterliydi. Ya izleniyordum ve bu üzerime gelenler öncü birlik çaylakları ya da düşman olmama ihtimalleri de vardı. Ben bunları hızla düşünürken kadının çenesinden gelen kıtırtılarla, kolumdaki uyuşmayı hissettim. Durmak istiyor ve kaçıp sığınağa girmek istiyordum ama artık bunun için çok geçti.Kadının hamlesine izin vermek istemeyerek dizine yan tekme attım. Şüphelerim büyük ihtimalle doğruydu çünkü şimdiye Hakan denen adamın beni vurmuş olması gerekirdi. Kadın yere düşerken çığlıkları ormanı ürkütücü bir yer haline getirmişti. Hakan denen adam gözlerini bana dikmişti ve silahı tam anlıma nişanlanmıştı. Bari son sözlerimi diyeyim derken, Hakan gözlerini gözlerimden çekmeden yerde çığlık atan kadını tam kalbinden vurdu. Kafamı çevirip kadına baktığımda kadının kalbinin tam ortasından vurulduğuna emin olmuştum. Bu adam kesin keskin nişancıydı istese beni vururdu ama benim kadınla başa çıkmamı beklemişti. İşte bu beni vurmasından daha korkutucuydu. Hemen kaçış planları yapmaya başlamışken, ense köküme çok sert bir darbe aldım. Son bilinç kırıntılarıyla karşıma bakınca Hakan adındaki adamın sırıtarak arkama baktığını gördüm. O an arkama bakmayı her şeyden çok isterdim.
Olmadı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEHENNA
FantasyDünya ve Aquaplat arası bir efsane... Mutlu bir sona doğru gidilen yolda ölümün şefkati ve masumiyeti... Sadece intikamla dolacak zihinler. Büyü hiç olmadığı kadar kötü kullanılan özel güçler...