cehennemin şarabı varsa,
cennetin şerbeti var.
her yasağın bir alternatifi var,
tanrı hepimize bir kaçış yolu sundu,
ama asla yasak olan kadar sarhoş etmedi bizi,
bundandır ki belki, ben seni seçtim.
parlayan gözlerin benimkileri ararken,
parmaklarımın arasından sana baktım.
ne kadar çirkin olduğumu unutturacak kadar güzeldin,
sanki ilik alıyorlardı bedenimden,
içim gitti de daha gelmedi.
parmağındaki halka kimindi,
kara kediyi neden bu kadar çok severdin,
yakut kimdi derken elimden kaydı zaman ve ben hiçbir şey soramadım.
o kadar çok gevezelik yaptım ki, hatırladıkça ağlarım.
soramadım,
şimdi ben gerçek bir insan mıyım diye,
soramadım ve belki de sormamam en iyisi oldu.
neşelen sevgilim,
artık anlatacak hiçbir şeyim kalmadı.
neşelen sevgilim,
sana dair olan tek hatıram bir fotoğraf,
neşelen sevgilim,
artık kopardığım bağları topladım sana verdim,
neşelen sevgilim,
ilk defa güldürdüm seni,
neşelen sevgilim,
o mektubu yazarken hiç üşenmedim,
neşelen sevgilim,
ismimi hatırladığını öğrenince sevindim,
neşelen sevgilim,
asla hüzünle kucaklaşma.
nankördür o,bir kere sıvazlasan sırtını çeker seni içine,
sonra ayrılamazsın ömrün boyunca,
neşelen sevgilim,
sevgilim ben artık ben değilim,
sana istediğim kadar sarılamadım,
şimdi olsam yanına otururum karşına değil,
şimdi olsam elini sıkarım büyük adamın,
şimdi olsam gazoz değil şerbet içerim.
cennetinkinden.
eve gelip uyuyana,uyanana kadar anlamadım,
seninle kavuştuğumuzu ve ayrıldığımızı,
biraz ağladım sonra, neşe üzerimden geçince,
dümdüz oldum ben, hemen hüzüne koştum,
sonra aldım mürekkebimi bunu yazdım,
artık asla kavuşamayacağın o deftere.
neşelen sevgilim,
ben sana her şeyi anlattım.
neşelen sevgilim,
hüzünle geldin neşeyle git,
umarım anlamazsın asla dediklerimi,