NOT: Bu bir hikaye değil, denemedir.
Bana soruyorlar,"Neden bu kadar okuyorsun ki? Yaz vakti okul yokken veya boş zamanlarında oku."
Bu cümleleri işittiğim insanların nasıl olduklarını o an anlayabiliyorum:Kuralcı, programlı, disiplinli, akılcı, her şeyde mantık arayan, okumayı bir alışkanlık ve ihtiyaç haline getirmekten çok uzak bir yerde sadece boş zamanlarda; o da yapılacak hiçbir şey yoksa yapılabilir bir şey olarak görüyorlar.
Boşa geçen zamanı daha da boş hale getirdiğine inanlarda cabası.
"Ne okuyorsun?"diye sormuştu bir keresinde bir arkadaşım. İsmini vermeyeceğim. "Roman okuyorum işte. Paulo Coelho'dan Elif. Gerçekten çok acayip bir şey ya."demiştim. Bu tepkim kendisini merak ettirmişti ki sordu "Hadi yaa. Ne anlatıyor söylesene merak ettim. Hem adı Elif mi? Yani bildiğimiz Elif?"dedi yanıma oturarak.
Güldüm."Aynen canım bildiğimiz Elif. Bilmediğimiz Elif mi var?" Kendimce iğrenç bir şey söyledim, siz buraya takılmayın. Zaten o da kafama vurup "Sus da anlat." Dedi.
"Şimdi kitabın yazarı Paulo Coelho ve sıkı dur işin ilginç tarafı bu, başkahraman da kendisi."
Şaşırmıştı."Şimdi canım, bu yazarımız kitapta artık ilham gelmediğini, yaratıcı fikirler düşünemediğinden yakınıyor. Bunun da çok sevdiği bir hocası var: Esrarengiz usta J.
Her neyse onun tavsiyesine uyup kendi içinde bir arayışa giriyor ve Rusya'yı trenle baştan sona geziyor."
Sözümü kesti."Uff çabuk ol."
"Tamam. Nerde kaldım?"
"Baştan sona geziyormuş."dedi bende devam ettim.
"Evet. Sonra herkesin bir noktası varmış. Geçmiş hayatlarıyla ilgili. Doğmadan önceki hayat."dedim o ise alaylı güldü.
"Saçma, kıçından uydurmuş." Duymazdan gelerek devam ettim.
"Bu noktaya Elif denirmiş. O noktada senin bugünkü hayatını etkileyen kişiyle aynı frekansı yakalarsan önceki hayatına dair kesitler gözlerinin önüne gelir ve geçmişini gizleyen perse kalkarmış."
"Eee? Bu adam neymiş geçmişinde?" Dedi bende "Belki okursun söylemeyeyim." Dedim o ise "Hayır okumam. Çok saçma, müslümanlıkta böyle bir şey yok."dedi. Bende Müslümanım ve bu konuda hassasım ama sonuç olarak yazar Müslüman değil, ondan böyle bir kitap yazmasını beklemek çok saçma olurdu.
"Bu kitaplar senin psikolojini bozabilir."dedi alayla.
Bende" Ben bu kitapları bilinçli okuyorum. Her türlü fikri savunan kitapları okumak bence bizi daha farklı noktalara getirir. Hem onlara göre normal olan bu hikaye bana göre fantastik. Olay nasıl baktığınla alakalı."dedim ve oradan ayrıldım.
Söylesenize hepimizin hayatı tek düze değil mi zaten?
Okulda girilen dersler ve okulu ilginç yapan boş dersler. Belki bazılarımız için erkek arkadaş, benim gibi yalnız olanlar için sadece kız arkadaşlar.
Daha sonra servis, kitap okumak ve kulaklığını taktığında beşiğindeymiş gibi hissettiren dakikalar...
Ve evin. Birçoğumuz için dersaneler...
Hangimiz akşam yemeğini Barcelona'da, alışverişini Paris'te yapıyor ki?
Dünyayı gezme fikri denince hepimizin gözlerinde belli belirsiz bir parıltı olmuyor mu? Ama kabul etmeliyiz ki bu gerçek olamayacak, en azından benim için.
Sıkıcı ve her günü birbirinin aynı olan hayatımda beni farklılaştıran tek şey okuduğum kitaplar..
Onlarda ben bir prenses olabiliyorum, onlarda ben sevdiği çocuk için her şeyini verecek kız olabiliyorum, onlarda ben dünyayı gezebiliyorum, onlarda ben zengin ve güzel olabiliyorum.
Okuduğum her kitapta istediğim her şey olabiliyorum. Çünkü hayal edebiliyorum. Her şeyi hayal edebiliyorum. Ve bazen düşünüyorum da hayal ettiklerim gerçek olsa hayallerimdeki kadar mutlu olamazdım.
Çünkü hayallerimde istediğim her şeye sahip olabilirken, istemedikleri silebiliyorum.
Okulda kavga ettiğim kızı hayallerimde küçük duruma düşürüp tatmin olurken, bunu gerçekleştiremeyecek kadar kin tutmayan birisiyim.
Kitap boş zamanlarda okunmaz, kitap okumak için zaman yaratılır.
Ben kitap okurken kendimi tatile çıkmış gibi hissediyorum. Onlarla gülüp, onlarla ağlıyorum. Bence burada olan herkes öyle, yoksa burada olmazdık değil mi?
Kitaplar en iyi iletişim aracıdır, konuşmaya çekinen insanlar en iyi yazarak ifade eder.
Yahut şöyle ifade edeyim.
Kahraman Tazeoğlu, Ahmet Batman gibi aşk acısını en derinden kaleme almış bu yazarlarımızın kitapları neden bu kadar sevildi?
Halbuki orada yazanları her biriniz hissetmedik mi? Yaşamadık mı?
Çünkü onlar bizim hayal edip, düşünmeye korktuğumuz; anlatıpta anlaşılmamaktan korktuklarımızı bizden daha iyi ifade ettiler.
Onlar bize dil olup, kalem olup; döktüler.
Şimdi bana gelip neden okuyorsun ki diyorsun ya asıl ben sana soruyorum, bunca güzelliği hediye eden kitaplara sırtını dönen sen; neden okumuyorsun?
İki hafta içinde 2 yıldır her gece başımı yastığa koyduğumda gözümde canlanan hikayemi sizlerle paylaşacağım. Umarım beğenir ve devam etmem için desteklersiniz. Eğer aynı şekilde düşünüyorsak, oylarınızı esirgemeyin.
Hepinize iyi okumalar