1. Bölüm

51 1 0
                                    

Merhaba! Yeni bir proje daha! Bu kitabı sildiğim 8000+ okunmuş kitabıma adadım. Silme nedenim özel, bu yüzden açıklayamam. Ama yinede sizi seviyorum çocuklar. Umarım bu kitapta da belirli bir kitleye ulaşırım. İyi okumalar!
- - -
"Silahı iki elinle tut, Amy!" babamın sesi arka bahçemizde yankılanırken, ordunun dağıttığı yeni silahı denemeye çalışıyordum. Babam ve annem ABD kuvvetlerine bağlı iki üst düzey askerdi ve beni de kendileri gibi yapmak istiyorlardı. Doğduğumdan beri bu böyleydi.

"Baba, bu silah çok ağır!" diye isyan ettim. Bu silaha alışmak zor olacaktı. Normalden iki kat daha ağırdı. Ve ben silahla uğraşmak yerine fen deneyimi yapmak istiyordum. Babam ve annem asker olsada ben 16 yaşında bir lise öğrencisiydim.
"Ağır olmadına karşın bu silah çok  kullanışlı!" dedi ve elimden silahı alıp hedef tahtasına doğrulttu. Silaha hayran gibiydi.
"Baba!"
"Sorun yok tatlım. Baban silahlar konusunda uzmandır." Annemin ince sesini duyduğumda kafamı ona doğru çevirdim.
"Hadi ama! Biz ne zaman normal bir aile olacağız?" dedim ve kıkırdadım. Ebeveynlerim garip olmalarına karşın sevimlilerdi.

Askerler için inşa edilmiş eğitim merkezindeydik ve görevliden başka kimse yoktu. Eğitim sahası çok büyük olmasıyla birlikte ıssız bir yere inşa edilmişti. Açık hava bölümünde silahlar için alıştırma eğitimi veriliyor, kapalı kısımda ise vücut alıştırmaları yapılıyordu.  Alıştırma silahları kullanılıyordu, bu silahlar zarar verecek şekilde ateş etmiyordu. Bir nevi kuru sıkı silahlar denilebilirdi. Bu yüzden ailem benim kullanmama izin veriyorlardı. Kilit sistemi vardı ve merkez dışına çıkarsa alarm çalıyordu. Sıkı güvenlik vardı.

Ben düşünürken dikkatimi hedef tahtasının üstündeki yeşil ışık dağıttı. Babam lazer silahını hedefin tam ortasına sabitledi, yeşil renkli ışık hüzmesi hedefin tam ortasında yer aldı. Babam derin bir nefes aldı ve tetiği çekti. Kulağımı acıtan ve o ana kadar mutlulukla uçan kuşların korkup başka yöne kaçmasını sağlayan acı bir ses duyuldu. Bu silahın sesi hiç tanıdık gelmiyordu. Çok kuvvetli bir silah olmalıydı. Hafif bir şey değildi bu.

"David sen iyi misin?" dedi annem. Bu cümle girdiğim şoktan çıkmama yardımcı olmuştu.
Babam histerik bir kahkaha attı ve,
"Hiç bu kadar iyi olmamıştım! Bu silah bir harika! Bu kadar güçlüsünü hiç kullanmadım, Rose. Düşünebiliyor musun!" dedi. Ardından silaha hayranlık dolu bakışlarını yeniden gönderdi. Babam asker olmak için doğmuştu. Ya da bir savaşçı.

Derin bir nefes alıp yuvarlak pufa oturdum. Pazar günü aile kahvaltısı yapıp hep birlikte eğleneceğimize silah eğitimine gelmiştik. Güldüm.
Kesinlikle normal bir aile değildik.
-
Silah alıştırmaları bitmişti ve eve dönmüş, yemek masasına oturmuştuk. Açlıktan midemde garip bir his oluşmuştu. Elimi mideme bastırıp annemin önüme koyduğu balık tabağına iştahla baktım. Birazdan midemde olacaktı.

Tabağımdaki balığın kafasını ve kuyruğunu bıçağımla kestim. Kılçığını ayıkladım ve küçük dilimler  şeklinde keserek yemeye başladım. Balık en sevdiğim yiyecekti.

Ben tabağımla uğraşırken küçük salonumuzda babamın sesi duyuldu.

"Bakanlık uzun zamandır bu kadar güçlü silahlar dağıtmamıştı, sanki bizi savaşa hazırlıyorlar. Kötü şeyler olacak gibi ." dedi ve yemeğini bitirdiği zamanlar yaptığı gibi tabağını ileri itti ve sandalyesinde arkasına yaslanıp bardağındaki suyunu yudumladı.
Annem tabağına biraz daha salata aldı ve "Kesinlikle. Savaş kapıda. Dün Binbaşı Holmes elinde sağlıklı beslenme raporu ile geldi. Alkollü içecekler içmeyi yasaklamışlar. Kan örneği alacaklarmış. Ordunun bu kaar denetlendiğini ilk defa görüyorum." dedi ve elindeki bıçağı yavaşça tabağa bıraktı.
"Bir neden olmadan savaş çıkmaz ki." dedim usulca. Belki kendimi rahatlatıyordum ama bu söylediğimin gerçeklik payı vardı.
Belkide biraz  korkmuştum çünkü benim annem ve babam normal iki asker değildi. Yakın zamanda inşası bitmiş çok gizli bir askeri üste görevlilerdi; SubTerra. SubTerra latincede yeraltı anlamına geliyordu. Çünkü bu askeri üs yerin altına inşa edilmişti ve çok ama çok büyüktü. Kapasitesi 5000 kişi olan bir sığınak tanımı SubTerra için uygundu.  Başkan'ın bile giriş kartı olmadan içeri girmesi yasaklanmıştı. Annem ve babam bazen iki üç gün eve gelmezdi. Nedenini asla öğrenemezdim. Nedenini sorduğumda ise "SubTerra'yı sorgulama, tatlım. Bizim görevimiz bu." Bu cümleyi defalarca duymuştum. SubTerra nasıl bir yerdi ki böyle önemseniyordu?

Bunu bilmiyordum ama bildiğim tek şey SubTerra'nın kötü şeylerden korunmak için yapıldığıydı. Savaş, isyan, istila... Umudum ise sadece ülke savunması için yapılmış olmasıydı.
-

Bölüm Notu : SubTerra'yı Area 51 gibi düşünün. Ama bu yalnızca askeri üs değil.

Bölümü yazarken kurguyu değiştirdim biraz ve bu nedenle kısa bölüm oldu. Okuduğunuz için teşekkürler!
---
Duygu

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 16, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SığınakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin