otuz üç

3.2K 514 122
                                    


Doktor, arabadan inip heyecan dolu adımlarla mezarların içerisinde koşturan bedeni izledi.

Yoongi, mezar taşlarında gezdirirken gözlerini, aradığı ismi gördü. Kıpırdayamadı.

"Park Jimin
1995-2012"

Acı kapladı içini, baştan aşağı. Umursamadı.

Yanakları ıslandı yavaş yavaş, sonra titremeye başladı.

Hareket etme yetisini kaybetmeden, rengarenk çiçeklerle donatılmış mezarlığa attı kendini. Kafasını soğuk taşa yaslayıp sımsıkı yumdu gözlerini.

"Ah, gözlerinden öptüğüm...Senin böyle iğrenç bir yerde ne işin var?"

Sustu biraz, susmasa ağlardı yine.

"Doktor'a senden bahsettim biraz, ama fazla ayrıntı vermedim. Bana kal istedim, ben ile kal."

Çiçeklere uzandı ve yavaşça dokundu. İncitmekten korkar gibi, sanki sevdiğinin kirpikleriydi, ellerindeki.

"N'olur, kızma bana! Korkarım, benim bu yüzüm, bir daha seninleyken güldüğü gibi asla gülmez."

Dönüp taşın yanındaki resimine baktı. Sessiz bir gülüş tanıklık etti o ana, eğilip yüzünün her yerine öpücükler kondurdu.

"Nasıl? Nasıl bu çiçeklerden daha güzel olabilirsin?"

Ellerini dudaklarında gezdirdi, uzanıp gözlerinin altına birer tane öpücük kondurdu.

Alnını taşa yaslayıp derin bir nefes çekti sevdiğinin kokusundan.

Hıçkırıklarını tutamadı, avuçları sevdiğinin toprağıyla doluyken, haykırdı gökyüzüne.

"Ah, Tanrım! Bu nasıl bir his, sanki o değil, ben ölmüşüm! Ben gömülmüşüm oraya!"

Doktor, arabasının koltuğundan onu izlerken yaşlı gözlerini silip, kafasını eğdi.

Anlıyordu şimdi.

Min Yoongi, çok da yaşıyor sayılmazdı.

o gitti doktor, gitti...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin