Hemen önümde duran varlığın surat ifadelerini en ince ayrıntısına kadar incelerken o, elleri ceplerinde öylece yere bakıyordu. Hemen arkasında duran sıraya yarım yamalak oturmasına rağmen rahatmış gibiydi. Fakat düşündüğüm bu değildi, farklı düşünceler dönüyordu zihnimde. Çok geçmeden de dile getirebilmiş olmam, güzeldi. "Neden sessizsin?"
Kafasını kaldırıp bana baktığında dudaklarım yavaş bir açıyla kıvrıldı. Beni buraya kendisi getirmişti, beklemiyordum fakat olmuştu işte. Ama güzel şeyler söylemeyeceği donuk yüzünden bile belliydi. Tam o biçimli ama kuru olan dudaklarını araladığında konuşmasına izin vermedim. "Birisi sana sataşıyor ise sessiz kalmamalısın."
Dili daha fazla dayanamamış, dudaklarının üzerinde gezinmişti. Daha sonra boş sınıfta rahatça duyulabilecek bir şekilde sertçe yutkunmuştu. Kaşları da yavaşça havalanıp, dudakları kıvrıldığında ciddi bir cevap vermeyeceğini çoktan anlamıştım. "Sessiz kalmazsam dayak yerim."
"Onlarla başa çıkabilirsin."
Omuz silkti ve bakışlarını yeniden yere dikti. Fakat yine de sessizliğini korumamıştı. "Yumruklarla aram iyi değil."
Sıkıntılı bir nefes verdiğim sırada ona doğru bir adım atmıştım. Beni umursamıyor gibi davranıyordu, fakat umursadığına adım kadar emindim. Gerildiği bedeninin kasılmasından bile belliydi. Bir adım daha attığımda başını kaldırıp hafif sağa yatırmıştı, hareketlerimi durdurmak için yaptığı çok açıktı. "Seni buraya çağırdım çünkü senin beni korumanı istemiyorum."
"O zaman," Dedim ve dilimi alt dudağımda gezdirdim. Sormam gereken bir soru vardı, hatta çoktan sormam gerektiğinin de bilincindeydim. Geciktirmiş olma nedenim Taehyung'un güzelliğinin etkisine fazla kapılmış olmam ve affedileceğimi düşünmemden kaynaklıydı. "..neden bu okula geldin?"
İlk önce yavaşça dudakları kıvrılmış, yerini geniş bir gülümsemeye bırakmıştı. Daha sonra sınıfı onun eşsiz tonda ki kahkahası doldurmuştu. Mükemmel bir müzik gibiydi kahkahası, sanki sevdiğim bir grubun en nadide parçasıydı. Güldürdükçe güldüresim, dinledikçe dinleyesim geliyordu.
Alay doluydu evet, yine de gülsün istiyordum.
Hiç istemesemde o ton kulaklarımdan bir an da silikleşmişti. Kahkasının son bulması kötüydü, ama bakışlarında ki derin anlamlar daha da kötüydü.
Gözlerinin derinliklerinde büyük bir buz vardı, ne yaparsan yap kırılmayacakmış gibi sert duruyordu.
Umursamamaya çalıştım, buzu eritmeyi diledim. Diledikçe umutsuzluğa kapıldım, kalbim bir kez daha acıyla kıvrıldı. Ve ben Kim Taehyung için bir hiçliği temsil eden ucuz bir varlığa dönüştüm.
"Bunu soruyor musun cidden?" Sorduğu soru cevabını bildiğimi fısıldıyordu ama ben artık hiçbir şeyi bilemeyecek, bilmek istemeyecek kıvama gelmiştim. Gerçeklerden ancak böyle kaçabilirdim. "Tabi ki senin için geldim."
Son cümle tüm bedenimi titretebilecek bir güce sahipti fakat benim anlamak istediğim anlamları barındırmadığına emindim.
"Seni görmek istedim Jimin, hala aynı mısın merak ettim." Yaslandığı sıradan uzaklaşıp bana doğru bir adım attığında aramızdaki mesafe sıfırlanmıştı. Heyecan ise benliğimi unutmuş, ruhumu bile kıvrandırmıştı. O bunları göremeyecekti, soğuk bakışları engelliyordu bunu. "Gitsem, beni görse yine bana tükürürcesine hakaret eder mi diye düşündüm."
Yüzüne bakamıyordum, fakat bilmeliydi ben eski ben değildim.
"Ama garipti Jimin, sen beni tanımamazlıktan geldin bildiğin şeyleri sordun." Omuz silktiğini bedeninin hareketlerinden anladığımda eş zamanlı olarak başımı biraz kaldırmıştım. Teni yakından daha bir muntazam duruyordu. "Ben de seni tanımamazlıktan geldim, yine de seni sevdim."
Yutkundum, dediği şeyleri anlayamıyordum. Eski duygularını öldürdüğünü hissediyordum, yanlış olmasını umarak. Ama o son cümle umudumu yeniden ayaklandırmıştı. Fakat Taehyung anlatmaya devam ettiğinden susmayı tercih etmiştim.
"Tek hatam seni sevmekti Jimin, kendimden bile fazla sevmekti. Gözümde değerin anlatılamayacak türdendi. Dünyada ki tüm diller de birleşse oturup sana olan sevgimi anlatamazdım ben.
Önce güzelliğini paylaştığın biriydim ben, sonra selam verdiğin biri oldum. Günler ilerledi sohbet ettiğin birisine dòndüm. Arkadaşın oldum, her şeyimi paylaştım. Sonra hayallerimi süsleyen sevgilim oldun, bakışlarımdan kıskandım. Seni sevdim, paylaşmak istedim. Reddedilmeye hazırdım ben fakat benim sevdiğim Park Jimin reddetse bile kıramazdı. Ama o korktu, beklemediğim bir şeyi yaptı bana zarar verdi. Umurumda bile değildi, ama durmadı. Okula bile yaydı. Yine durmadı ailemin kulağına gitti, tüm hayatımı düzenli olan o rayından çıkarmıştı.
Bekledim Jimin, düzelmeni, gelip eskisi gibi bakmanı bekledim. Ama sen düzelmedin, gördüğün yerde yine yüzüme vurdun sevgimi. Oysa ki ben seni çok güzel sevmiştim Jimin. Kendi gözlerimden kıskanmış, doya doya bakamamıştım."
Yutkundu, dolan gözlerimden çekti bakışlarını. Yemin ederim ki hayatımda ilk defa böyle bir sevgiyle karşılaşıyordum ben. Şanslıydım, göz göre göre kendi ellerimle yok etmiştim.
"Ve şimdi görüyorum ki sen artık yeni Jimin'i benimsemişsin. Gittikçe kòtü olmuşsun, bir gram bile pişman olsaydın eğer bu okula benden önce gelmez, benim yanımda olurdun. Benden özür diler, bir kere öperdin. Emin ol sana gözüm kapalı güvenirdim ben. Sonra da beraber bu okula gelirdik, sevgimizle birlikte."
Gözlerimden firar eden o tuzlu sıvılara eşlik eden Taehyung'un son cümleleriydi. "Ne yazık ki sen pişman olmadın, beni kendi başlattığın alevlerin ortasında bırakıp yeni bir hayata başladın. Bu yüzden bana iyilik yapma, beni koruma. Sen beni koruyamayacak kadar günahkârsın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kilig あ vmin ✓
FanfictionBir zamanlar anılarında tıkılı kalan ben, geleceğin olmak istiyorum. @busanside 230317 - 080817